Buradaki rahmet kapısı ölümün yokluk değil, yer değiştirme olduğuna işaret etmektedir. Vefatla insanların rahmet kapısından geçtiklerini anlatmaktadır. İman ise, toprağa girmenin rahmet kapısı ve Cennet salonunun perdesi olduğunu gösterir.
Ölüme, ecele dost bakarım, sen gibi korkmam.
Kabre gülerekten girerim, sen gibi ürkmem.
Ejder ağzı, vahşet yatağı, hiçlik boğazı-sen gibi görmem.
Ahbaba kavuşturur beni, kabirden darılmam, sen gibi kızmam.
Rahmet kapısı, nur kapısı, Hak kapısı, ondan sıkılmam, geri çekilmem.
Bismillâh diyerek çalıyorum, Eyvah diyerek kaçmıyorum. arkama bakmam, dehşet de almam.
Elhamdülillâh diyerek rahat bulup yatacağım, zahmeti çekmem, vahşette kalmam.
Allahu ekber diyerek Haşir ezanını yani İsrafil (AS)’ın sura üflemesini işitip kalkacağım, en büyük toplanma yeri olan haşir meydanından çekinmem, en büyük mescidden çekilmem.
Cenab-ı Allah’ın lütfu, ihsanı, Kur'ân’ın nuru, imanın bereketi sayesinde hiç üzülmem.
Durmayıp koşacağım, Arş-ı Rahmân gölgesine uçacağım, sen gibi şaşmam inşaallah.
Mümin insana iman nuruyla gösterir ki, ölüm, idam değil, yer değiştirmedir.
Mümin insana bazı durumlar bazı halleri hatırlatır:
İnsan, dünyaya pek çok düşkün ve müptelâ olduğu halde, dünyadan nefret ve sonsuz aleme geçmek için, rahmet eseri olarak, çok arzulu ve istekli bir hal verilir.
İhtiyarlık mevsimiyle, dünyevî, güzel ve çekici şeyler üstünde gelip geçicilik ve sona ermenin damgasını ve acı manasını gösterir. O insanı dünyadan ürkütüp, o fâniye bedel, bir baki, sonsuz istenileni arattırıyor.
İnsanın ilgi duyduğu bütün ahbaplardan yüzde doksan dokuzu dünyadan gidip diğer bir âleme yerleştikleri için, o ciddî muhabbet sebebiyle, o ahbabın gittiği yere bir şiddetli arzu ve istek ihsan edip, ölüm ve eceli sevinçli bir şekilde karşılattırıyor.
İnsandaki nihayetsiz zayıflık ve acizliği bazı şeylerle hissettirip, hayat yükü ve yaşamak yükümlülükleri ne kadar ağır olduğunu anlattırıp, istirahate ciddî bir arzu ve bir başka memlekete gitmeye samimî bir şevk veriyor.
İmanlı insana iman nuruyla gösterir ki, ölüm, yok olma değil, yer değiştirmedir.
Kabir ise, karanlık bir kuyu ağzı değil, nurlu, aydınlık âlemlerin kapısıdır. Dünya ise, bütün gösterişiyle, âhirete kıyasla bir zindan hükmündedir. Elbette dünya zindanından Cennet bahçelerine çıkmak ve rahatsız edici maddi hayatın sıkıntılarından rahat alemine gitmek istenir. Ve ruhların uçuştuğu meydana geçmek ve varlıkların sıkıntılı gürültüsünden sıyrılıp Rahman olan Allah’ın huzuruna gitmek, bin can ile arzu edilir bir seyahattir, belki bir saadettir.
Dünya bir tarladır. Ek ve mahsulünü al, muhafaza et; atıklarını at, ehemmiyet verme.
"Hem dünya gezici bir ticaret yeridir. Öyleyse alışverişini yap, gel; ve senden kaçan ve sana iltifat etmeyen kafilelerin arkalarından boşuna koşma, yorulma.