Sa Pinto yönetiminde ikinci maçına Galatasaray karşısına çıkan Gaziantep FK, Smudica’ya oranla takımı daha kısa mesafede oynattı. Defans çizgisini öne çeken Sa Pinto, bu oyun ile ilk 45 dakikada Babel’e hayatının ofsayt rekorunu kırdırdı. Galatasaray’ın ilk yarıdaki tüm atakları bu taktik sonuçlanırken, ikinci yarı Fatih Terim’in Onyekuru hamlesiyle adeta bize dezavantaj oldu. Ve oyunu iyi okuyan Fatih Terim, Onyekuru’nun da hızı sayesinde bir anda farkı ikiye çıkardı ve maçı kopardı. Maçın skorunu bir kenara bırakırsak, galibiyet her iki tarafada gidebileceği bir maç oldu. Hakkı beraberlikti, ancak Muslera ve Onyekuru, 3 puanı Galatasaray’a gitmesini sağladı. Sürekli Smudica demek istemiyorum ama ister istemez kıyaslama yapıyor insan ve Sa Pinto ile nasıl bir Gaziantep izleyeceğimizi analiz etmeye çalışıyor. Gaziantep’in o alışılmış oyunundan istek, arzu ve coşku kaybolmuş, daha kısa mesafede oyunu sıkıştırıp, orta sahadaki yaratıcı oyuncularından Maxim ve Jefferson’un araya paslarıyla sonuca gitmeye çalışan Sa Pinto, Kaleci Muslera engeline takıldı. Galatasaray, yukarıda da dediğim gibi Muslera ve Onyekuru ile 3 puanı cebine koydu dersek maçı en kısa şekilde özetlemiş oluruz. Bizim takım zaten kadro kalitesi olan bir takım, hangi mantalite ile oynatmak istersen o mantaliteyi empoze edebilirsiniz. Ancak takım içerisindeki arkadaşlık, aile ortamı, moral, coşku ve istek bir takımın başarı olmasında taktikten çok daha önem arz ediyor. Bunun en büyük örneği de lider Beşiktaş. Smudica’nın en büyük özelliği ve başarısının altındaki sırda bu. Oyuncular Smudica’yı çok seviyordu. Sa Pinto ile aynı frekans yakalanabilir, takımdaşlık ve aile ortamı aynı şekilde devam ettirilirse Gaziantep FK, başarılı grafiğini devam ettirir.
İstek, arzu ve coşku kaybolmuş!
İstek, arzu ve coşku kaybolmuş!