Acz ve zaaf

Acz ve zaaf

Acz ve zaaf insanın Allah’a karşı acizliğini, güçsüzlüğünü ve zayıflığını bilip Allah’a iltica etmesi, sığınmasıdır. Yoksa ah vah edip başına gelen bela, musibet, hastalık, sıkıntıları diğer İnsanlara şikayet etmesi değildir. Eğer öyle yaparsa kırılmış el ile dövüşmek gibi musibetini, sıkıntısını iki kat artırmış olur.

Cenab-ı Hakka ulaşacak yollar pek çoktur. Bütün hak yollar Kur'ân'dan alınmıştır. Fakat tarikatlerin bazısı, bazısından daha kısa, daha selâmetli, daha çok herkese ait oluyor. O yollar içinde, Kur'ân'dan istifade edilen "acz ve fakr ve şefkat ve tefekkür" tarikidir.

Evet, acz dahi, aşk gibi, belki en selametli bir yoldur ki, kulluk tarikiyle mahbup olmak (sevilen olmak) derecesine kadar gider. Cenab-ı Hakkın kullarını her çeşit nimetler ile besleyip yetiştirmesi ve ihtiyaçlarına cevap vermesi; onları sevdiğini ve mahbubiyetini gösterir.

Fakr (ihtiyaç, yoksulluk) dahi Rahmân ismine isal eder.

Hem şefkat dahi, aşk gibi, belki daha keskin ve daha geniş bir tariktir ki, Rahîm (merhamet eyleyen, bağışlayan, şefkat eden, gufran sahibi) ismine ulaştırır.

Hem tefekkür dahi, aşk gibi, belki daha zengin, daha parlak, daha geniş bir yoldur ki, Hakîm (Hikmetle vasıflanmış olan ve mevcudatın hakikatine vakıf olan. İş ve emirleri hikmetli ve yanlışsız olan) ismine ulaştırır.

Gecede karanlıklar nasıl nuru gösterir. Öyle de, insan, zaaf ve acziyle, fakirlik ve ihtiyaçlarıyla, noksanlık ve kusuruyla kudreti her şeyi kuşatan ve sonsuz haşmet ve yücelik sahibi olan Allah’ın kudretini, kuvvetini, zenginliğini, rahmetini bildiriyor ve bunun gibi, pek çok Cenab-ı Allah’ın Zatını niteleyen yüce vasıflara bu suretle ayna tutuyor.

Hatta hadsiz aczinde ve nihayetsiz zaafında, hadsiz düşmanlarına karşı bir dayanak noktası aramakla, vicdanı daima Vâcibü'l-Vücuda (Allah’a) bakar.

Hem nihayetsiz fakrında, nihayetsiz ihtiyaçları içinde, nihayetsiz maksatlara karşı bir yardım isteme noktası aramaya mecbur olduğundan, vicdan daima o noktadan bir sınırsız zenginlik sahibi olan, şefkat ve merhamet sahibi Allah’ın huzuruna dayanır.

Dua ile el açar. Demek her vicdanda şu dayanak noktası ve yardım alınan nokta yönünde iki küçük pencere, Kadîr-i Rahîmin merhamet ve şefkat dilenen yüce makamına açılır, her vakit onunla bakabilir.

İşte ey ihtiyar ve ihtiyareler (yaşlı kadınlar)! Biliniz ki, ihtiyarlıktaki zayıflık ve acizlik, rahmet ve İlahi yardımın gelmesine sebeptir. Ben kendi şahsımda çok hadiselerle müşahede ettiğim gibi, zeminin yüzündeki rahmetin cilvesi de gayet açık bir tarzda bu hakikati gösteriyor.

Çünkü hayvanların en aciz ve en zayıfı, yavrulardır. Halbuki rahmetin en şirin ve en güzel yansımasına nail olan, yine onlardır. Bir ağacın başındaki yuvada bir yavrunun aczi, annesini emre en iyi uyan bir asker gibi, rahmetin yansıması çalıştırıyor. Etrafı gezer, rızkını getirir. Ne vakit o yavru, kanatlarının kuvvetlenmesiyle aczini unutsa, validesi ona "Sen git, rızkını ara" der, daha onu dinlemez.

İşte bu şefkat ve merhameti gösteren sır yavruların hakkında cereyan ettiği gibi, zaaf ve acz noktasında yavrular hükmüne geçen ihtiyarlar hakkında da geçerlidir. Bana kesin kanaat verecek derecede tecrübeler vardır ki, nasıl çocukların aczlerine binaen, rahmet tarafından, rızıkları harika bir surette memeler musluklarından gönderiliyor ve akıttırılıyor. Öyle de, mâsumiyet kazanan imanlı ihtiyarların rızıkları da bereket suretinde gönderiliyor. Hem bir hanenin bereket direği, o hanedeki ihtiyarlar olduğu; hem bir haneyi belâlardan muhafaza edici, içindeki beli bükülmüş masum ihtiyarlar ve ihtiyareler (yaşlı kadınlar) bulunduğu, hadis-i şerifin bir parçası olan "Beli bükülmüş ihtiyarlarınız olmasaydı, belâlar sel gibi üzerinize dökülecekti" diye buyurmakla, hadis-i şerif bu hakikati ispat ediyor.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazar Yazıları Haberleri