Bülbülün güle karşı destanlaşmış aşkı konusunda bu sütunlarda yaklaşık yirmi gün önce bir yazı yazmıştım. (http://www.olaymedya.com/bulbul-guls418-makalesi.html) Bülbül niçin güle aşıktır? Bülbül güle neler söyler? Biz, bülbül-gül arasındaki konuşmadan ne anlamalıyız? Sorularının cevaplarını aramıştık. Bu kainat sarayında ikram sahibi mülkün maliki olan Allah'tır. Allah, kerim olduğundan, hayvanların nefislerinde bir hisse vermek için, işlerinin içinde onlara bir maaş ihsan ediyor. Bu konuda örnek olarak bülbül kuşu ve bülbüle benzeyen diğer kuşlar gösterilebilir.
Şimdi burada bülbül bahsine bir ek, ilave olarak bu ilanların, tesbihatın sadece Bülbüle ait olup olmadığına bakacağız. Sakın zannetme ki, bu ilân ve davet etme ve tesbihatın nağmeleri ile şarkı söyleme sadece bülbüle mahsustur.Â
Pek çok nevilerin, türlerin her bir türünün, çeşidinin bülbül misali bir sınıfı var ki, o türün en hoş duygularını, en hoş bir tespih (Allah'ı her türlü kusurdan yüce tutarak şanına layık ifaelerle anma) ile en hoş seslerle temsil edecek birer hoş, güzel şahsı veya şahısları bulunur.
Özellikle sinek ve böceklerin bülbülleri hem çoktur, hem çeşit çeşittirler ki, onlar, bütün kulağı bulunanların, en küçük hayvandan en büyüğüne kadar olanların başlarında, tesbihatlarını güzel, besteli seslerle onlara işittirip onları lezzetlendiriyorlar.
Sinek ve böceklerin ve hayvanların bülbüllerinden bir kısmı leylîdir. Yani gececidir, gece vardiyasında çalışır. Gecede sükûta, sessizliğe dalan ve sükûnete, hareketsizliğe giren bütün küçük hayvanların kaside-şiir okuyan dostlarıdırlar. Gecenin sükûnetinde ve varlıkların sessizliğinde, onların tatlı sözlü nutuk-okuyanlarıdır.Â
Ve o yalnızlık, tek başına kalma meclisinde olan gizli zikrin dairesinde birer kutuptur ki, her birisi onu dinler, kendi kalpleriyle Fâtır-ı Zülcelâlleri olan Allah'a bir nevi zikir, anma ve tespih ederler.
Diğer bir kısmı gündüzcüdür. Gündüzde, ağaçların tahtlarında, kürsülerinde bütün canlıların başlarında, yaz ve bahar mevsimlerinde gündüz vardiyasında çalışırlar. Yüksek sesleriyle, hoş nağmeleriyle, besteli seslerinin tesbihatı ile Rahmânü'r-Rahîmin rahmetini kainata ilân ediyorlar.Â
Sanki yüksek sesle yapılan zikir halkasının bir reisi gibi, işitenlerin cezbelerini harekete geçiriyorlar, çekiyorlar. O vakit işitenlerin her birisi kendine özel dille ve bir kendine özel sesle Fâtır-ı Zülcelâl olan Allah'ın zikrine başlar.Demek, her bir nevi varlıların, hatta yıldızların da bir zikir başı ve nur saçan bir bülbülü var.Â
Fakat bütün bülbüllerin en üstünü ve en şereflisi ve en nurlusu ve en berrakı ve en büyüğü ve en cömerdi ve sesçe en yüksek ve özellikçe en parlak ve zikirce (Allah'ı anmakta) en eksiksiz ve şükürce en genel ve mahiyetçe (özellikçe) en mükemmel ve suretçe en güzel, kâinat bahçesinde, yer ve göklerin bütün varlılarını hoş sesleri ile, lezzetli nağmeleri ile, yüce tesbihatiyle coşku ve cezbeye getiren, insanlığın şanlı bülbülü ve Âdemoğullarının Kur'an sahibi, okuyan bülbülü Arapların içinden çıkan peygamberimiz Hz. Muhammed Aleyhisselatü Vesselamdır.
Sonuç olarak Kâinat sarayında hizmet eden hayvanlar, mükemmel itaatle yaratılışla ilgili emirlere uyup, yaratılışlarındaki gayeleri güzel bir tarzda ve Cenâb-ı Hakkın namıyla gösterirler. Hayatlarının vazifelerini benzersiz bir tarzla, Cenab-ı Hakkın kuvvetiyle işlemekle elde ettikleri tesbihat ve ibadetler, onların hediyeler, selamlar ve dualardır ki, Fâtır-ı Zülcelâl ve Hayat bağışlayan Allah'ın huzuruna sunuyorlar. (Yirmi Dördüncü Söz'den faydalanılmıştır.