Milyonlarca öğrencinin merakla beklediği yaz tatili bu hafta sonu başlıyor. 2018-2019 eğitim ve öğretim yılını, 2023 eğitim vizyon belgesi ve sistem tartışmaları ile geride bırakıyoruz.
Ne yazık ki, en temel sorunumuz olan eğitim konusunda henüz bir sistemimiz yok. İktidara gelen her parti bir tarafa, aynı partiden de olsa değişen her Milli Eğitim Bakanı, mevcut sistemle devam etmenin mümkün olmadığını belirterek, kendine göre bir sistem getirmeye devam ediyor.
Sonuçta, bir tarafta üniversite kapısında bekleyen milyonlarca öğrenci, diğer tarafta ise iş arayan milyonlarca üniversite mezunu. Atanamayan öğretmenler, iş bulamayan mühendisler, garsonluk yapan hemşireler, tezgahtarlık yapan ekonomistler... Yani bu ülkenin en önemli kaynağı olan beşeri sermayeyi değerlendiremiyor, doğru kanalize edemiyoruz.
Herkes üniversiteye gitmek zorunda değildir. Gitmemelidir de... O zaman meslek liselerini canlandırmak, cazip hale getirmek gerekir. Son yıllarda bu alanda, tam olarak istenilen noktada bulunmasak da, meslek liselerinin memleket meselesi olduğu konusunda toplumda fikir birliğinin oluşması sevindirici bir durum.
Ancak, burada da şöyle bir sorun ortaya çıkıyor; Mevcut sistemde, Fen ve Anadolu Liselerinden birisine girmek için yeterli puanı alamayan öğrenciler için geride tek seçenek olarak meslek liseleri kalıyor. Yani akademik olarak en başarısız öğrenciler için tek yol meslek lisesi. Öğrencilerin akademik seviyesi nedeniyle meslek liseleri öğretmenler arasında da çok fazla tercih edilmiyor.
Akademik olarak en başarısız öğrencilerle meslek liselerinde hedeflenen başarıya ne kadar ulaşabiliriz? Bu tartışılması gereken bir konu. Memleketin kurtuluşu meslek liselerinde diyeceğiz, sonra da en başarısız öğrencileri bu okullara yönlendireceğiz. Çok da mantıklı görünmeyen bu sistemi değiştirmek gerekiyor. Meslek liselerini cazip hale getirmek, iş dünyasının ihtiyaç duyduğu alanlarda yeni bölümler açmak ve en zeki, yetenekli öğrencileri bu okullara kanalize etmek gerekiyor.
Geçtiğimiz yıl yaşadığım bir olay, meslek liselerindeki yanlış planlamanın gözler önüne serilmesi açısından son derece önemli, önemli olduğu kadar da üzücüydü. Bir kaç dostumla bir restoranda oturuyorduk. Lokanta işletmecisi arkadaşımdı. Yemek sonrası çaylarımızı içiyorduk. Çayları getiren garson 20'li yaşların başında genç bir kadındı. Lokanta işletmecisi arkadaş bizi tanıştırdı. Genç garson özel bir sağlık meslek lisesini bitirmiş. Ailesinin ekonomik durumu son derece kötü. Elde, avuçta ne varsa okula vermişler. Tabi her köşe başına özel bir sağlık meslek lisesi açılınca, mezunlar iş bulamaz olmuş. Benden de, garsonluk yapan hemşire hanıma iş bulmam için ricada bulundular. Yardımcı olmak istedim ama, ihtiyacın belki 10, belki 20 katı hemşire fazlası olduğunu öğrenince pek bir şey yapamadık.
Planlama en büyük sorunumuz. Tıpkı patates ve soğan üretimini planlayamadığımız gibi, hemşire, doktor, öğretmen, mühendis, ekonomist ihtiyacımızı da planlayamıyoruz. Planlama sadece meslek lisesi bazında değil, üniversite bazında da çok vahim bir durumda.
İnşaat Mühendisleri Odası Gaziantep Şube Başkanı Gökhan Çeliktürk, bayram öncesi yaptığımız sohbette, meslektaşları ile ilgili planlama konusunda çarpıcı açıklamalarda bulundu:
"Bizim en büyük sorunumuz, her ilde bir üniversite ve her üniversitede bir inşaat mühendisliği bölümünün bulunmasıdır. İnşaat Mühendisliği bölümlerinden her yıl 12 bin kişi mezun oluyor. Bu kadar mühendise iş bulmak mümkün değil. Özel üniversitelerin sayesinde durum o kadar vahim bir hal aldı ki, üniversite giriş sınavında 4-5 matematik sorusu çözen inşaat mühendisliğini kazanıyor. Üniversiteye her giren de mezun oluyor. Ama şurası da bir gerçek ki, 4-5 matematik sorusu ile mühendis olunmaz."
En kötü plan, plansızlıktan iyidir. Bunun için hangi alanda ne kadar yetişmiş insan gücüne ihtiyacımız varsa doğru planlamaktan başka şansımız bulunmuyor.