Unutmak bir nimettir. Her günün üzüntülerini hatırlatır. Birikmişini unutturur. Bu şekilde insan bir derece rahat eder. İnsan hayatta devamlı üzücü hadiseleri hatırlasa yaşayamaz. Hayat daima azap olur.
İnsan nisyandan (unutmadan) alındığı için, nisyana müptelâdır. Yani insan ismi nisyan, unutma kökünden gelmektedir. Dolayısı ile insan unutmaya meyillidir. Unutmanın en kötüsü de nefsin unutulmasıdır. Fakat hizmet, çalışma, tefekkür zamanlarında, nefsin unutulması, yani nefse bir iş verilmemesi sapkınlıktır.
Hizmetler görüldükten sonra, neticede, mükâfat zamanlarında nefsin unutulması kemaldir. Bu itibarla, sapıtanlarla kemal ehli, unutma ve unuttuktan sonra bir şeyi tekrar hatırlamada birbirine zıttırlar. Evet sapık olan kimse, bir iş ve bir ibadet teklifinde başını havaya kaldırarak firavunlaşır. Lâkin mükâfatın, menfaatin dağıtılmasında çok küçük bir menfaati bile terk etmez. Amma nefsini unutan kemal ehli, çalışma, tefekkür, yol alma zamanlarında her şeyden evvel nefsini ileri sürüyor. Fakat neticelerde, faydalarda, menfaatlerde nefsini unutmakla en geriye bırakıyor.
Evet, nefsini beğenen ve nefsine itimat eden, bedbahttır. Nefsinin ayıbını gören, bahtiyardır. Bu arada nefsi unutma içinde unutma yapmamak. Yani, hazlar, zevkler ve ihtiraslarda unutmak ve ölümde ve hizmette nefsi düşünmek esas olmalıdır. Ömür az, sefer uzun, yol hazırlığı yok, kuvvet ve kudret yok, insan, mutlak acizlik gibi acı verici kederlere maruz kalmaktır. Öyleyse, bu gaflet ve unutkanlık nedir? Devekuşu gibi başını unutma kumuna sokar, gözüne gaflet gözlüğünü takarsın ki Allah seni görmesin. Veya sen Onu görmeyesin. Ne vakte kadar geçici, yok olucu şeylere önem vereceksin? Ve daimi, baki şeyleri anlamazlıktan geleceksin?
Bir genç hafız, Bediüzzaman’a pek çok adamların dedikleri gibi diyor: "Bende unutkanlık hastalığı artıyor, ne yapayım?"
Ben de dedim: "Mümkün oldukça namahreme bakma.
Çünkü bir hadisenin başkasına anlatılması şeklinde bildiriliyor ki: İmam-ı Şâfiî'nin (r.a.) dediği gibi, Haram bakış, unutma verir."
Evet, müslümanlarda, harama bakma ziyadeleştikçe, nefsin hevesleri, arzu ve istekleri heyecana gelip, vücudunda su-i istimalatla (Eldeki nimeti veya fırsatı boşuna yahut kendi menfaatine kullanma), israfa girer. Haftada birkaç defa gusle mecbur olur. Ondan, tıbben hafıza kuvvetine zayıflık gelir. Burada unutkanlık yapan şey, banyo yapmak değil, açık saçıklığın tahriki ile aşırı ve israf derecede guslü netice veren fiili yapmaktır.
Harama bakmak,direkt olarak değil, dolaylı olarak unutkanlığa sebep oluyor. Harama bakan birisi istimnaya ya da cinsel ilişkiye kendini mecbur ettiği için, fiziki olarak yıpranır. Bugünkü tıp ilmi, aşırı istimna ve cinsel ilişkinin unutkanlığa yol açtığını kabul etmektedir.
Evet, bu asırda açık saçıklık yüzünden, hususan bu sıcak memleketlerde o kötü bakıştan su-i istimalât, umumî bir unutkanlık hastalığını netice vermeye başlıyor. Herkes, az-çok o şikayettedir. Hem sıcaklığın tahriki hem de açık, saçıklığın teşviki, çok suistimalata, israfata, neslin zayıflığına ve kuvvetten düşmeye sebepolur.