Burada özellikle vurgulamak istediğim Kabe'nin Dünya'nın manevi merkezi olmasıdır. Bunun ile ilgili biraz izahta bulunalım.
Arkadaş!Vaktin başlarında, Kâbe'yi hayalen nazara almakla namaz kılmak güzel görünen bir davranıştır. Neden? Birbirine giren, iç içe giren daireler gibi Kabe'nin etrafında teşekkül eden safları görmekle, yakın saflar Kabe'yi kuşattıkları gibi, en uzak safların da İslam dünyasını kuşatmış olduğunu hayal ile görsün. Ve o saflara girmekle, o büyük cemaate, topluluğa dahil olsun ki, o cemaatin fikir birliği ve güvenilir haberleri, onun namazda söylediği her davaya ve her bir sözüne bir delil olsun.
Meselâ: Namaz kılan "Elhamdülillâh" dediği zaman, sanki o büyük topluluğu teşkil eden bütün müminler "Evet, doğru söyledin" diye onun o sözünü tasdik ediyorlar. Ve bu tasdikler, hücum eden vehimler, kuruntular ve vesveselere karşı manevi bir kalkan vazifesini görür. Ve aynı zamanda, bütün hisleri, lâtifeleri, duyguları o namazdan zevk ve hisselerini alırlar. Yalnız namaz kılanın Kâbe'ye olan şu hayalî nazarı, kasıtlı olarak değil, dolaylı bir şuurdan ibaret bulunmalıdır.
Dikkat fotoğrafınız çekiliyor!
Yeryüzü mescidini birbirine muhalif, birbirinden farklı ve muntazam hareketleriyle süslendiren o büyük cemaatin, topluluğun, satırları andıran saflarının o güzel manzarası muhafaza edilmek üzere, misal alemi sayfasında kader kalemiyle, İlâhî bir fotoğrafla resmedilmesi ve yazılmakta olduğu, ihtimal ve imkândan uzak değildir.
İslam alemi büyük bir mescid suretindedir. Mekke, Kabe mihrab hükmüne geçti. Bütün dünyada namaz kılan Müslümanların safları, daire şeklinde o kudsî mihraba yönelerek, "Ancak Sana kulluk eder, ancak Senden yardım isteriz." Fatiha Suresi, 1:5. "Bizi (doğru yola) ilet." Fatiha Suresi, 1:6. deyip, her biri herkes namına hem dua, hem dava, hem tasdik eder, hem onları kendine şefaatçi yapar.
Yeryüzü bir mescid, Mekke bir mihrap, Medine bir minber; o açık delil olan Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselâm bütün iman edenlere imamdır.
Bütün insanlara hatiptir. bütün peygamberlere reis, önderdir.
Bütün evliyaya efendidir. Bütün peygamberler ve evliyalardan meydana gelmiş bir zikir halkasının zikir başıdır.
Bütün peygamberlerin canlı kökleri, bütün evliyalar taptaze meyveleri bir nurani meyvedir ki, her bir davasını, mucizelerine dayanan bütün peygamberler ve kerametlerine itimat eden bütün evliyalar tasdik edip imza ediyorlar.
Zira, Peygamberimiz (ASM) Lâ ilâhe illâllah (Allah'tan başka ilah yoktur.) der, dava eder. Bütün sağ ve sol, yani geçmiş ve gelecek zaman taraflarında saf tutan o nuranî zikredenler, aynı kelimeyi tekrar ederek, fikir birliği ile manevi olarak Sadakte ve bilhakkı natakte "Doğru söyledin ve hakkı konuştun." derler. Hangi vehmin, kuruntunun haddi, değeri var ki, böyle hesapsız imzalarla desteklenen savunulan iddiaya parmak karıştırsın?
Yerkürenin yani dünyanın küre şeklinde olduğu, İslâm alimlerince kabul edilmiştir. Dine muhalefeti yoktur. Âyetteki satıh (yüzey, üst) demesi, küre şeklinde olmadığına delil olmaz. Müctehidlerce, "istikbâl-i kıble"(Kıbleye, Kabe istikametine yönelmek) namazda şarttır. Bu şart ise bütün rükünlerde, esaslarda bulunması gerekir. Bu sırla, secde ve rükûda (eğilmede) istikbal-i kıble (Kıbleye yönelmek) lâzım geliyor. Bu ise, yerin, zeminin küre şeklinde olmasıyla gerçekleşir. Ve şeriatça (İslam kanununa göre) kıble Kâbe-i Mükerremenin üstü tâ Arşa (göklere) kadar ve altı ferşe (Yeryüzü, yerin derinliklerine) kadar bir amûd-u nuranî (Nurdan sütun) olması, küre şeklinde oluşla namazın rükünlerini karşılayarak bulunabilir.
Sonuç olarak; biz beş vakit namazımızı kılarken hem ayakta, hem rükuda, hem secdede ve namazın bütün hallerinde nurdan sütun olan Kabe'yi karşımıza alıp manen selamlıyoruz. Yani tam istikbal-i kıble yapıyoruz. (Şualar'dan faydalanılmıştır.)
Â
Â
Â