Benim bütünlüğüm ne? Bir an duraksayıp, kendinizi en bulunmayacağınızı bile tahmin etmek zorunda kaldığınız bir yerden, kendinizi tanımlandırmak için kendi parçalarını görebilme heyecanıyla kendinizi seyre daldığınız oldu mu? Ya da böyle bir keşfe var mıdır cesaretiniz? Gelin, parçaları görme noktasında bir sınır belirleyelim: duygusal dünyanız, bedeniniz ve zihninizden oluşan bir bütünsünüz. Evet, haklısınız. Evrenin parçaları olan hava, su, toprak gibi! Peki, bütün parçalara anlam katan ruhunuz?
Kuran'ın, insanın yaratılış aşamalarını mucizevî anlatımını dinlediğiniz oldu mu? Kendinizi okumak için, bir kapı aralayın derim. Gelin, bu kapıya varmadan, kapının şifresi olan bizi bulalım. Kuran-ı Kerim'de; İnsanın yaratılış aşamalarından bahsederken zikredilen kelimeler:
1- Toprak (turab) kelimesi 17 kez
2- Damlacık (Nutfe) kelimesi 12 kez
3- Asılıp tutunan (Alak) kelimesi 6 kez
4- Bir çiğnemlik et (mudğa) kelimesi 3 kez
5- Kemikler (izame) kelimesi 15 kez
6- Et (Lahm) kelimesi 12 kez
İnsanın doğuma kadar geçirdiği bu aşamalar 65 kez geçmektedir. "İnsan" kelimesi de yalın kullanımıyla aynen 65 kez tekrarlanır. Ne dersiniz, mükemmel olarak yaratılmış siz, bir tesadüf olabilir misiniz?
Kelime
Geçiş Adedi
Toprak
17
Bir Damla Su
12
Asılıp Tutunan
6
Bir Çiğnemlik Et
3
Kemikler
15
Et
12
Toplam=
65
İnsan
65
Â
Peki, hayatınızı tesadüflere emanet etmek neden? Hadi gelin, bu yolculuğun ilk adımında, mucize sizi, mucizeleri keşfetmiş ve yolculuğunda bir bütün olarak yürüyen size kapıyı aralayalım.
Amerikalı astrofizikçi Hugh Ross, Tanrı'nın Parmak izi adlı eserinde şu ifadeleri kullanıyor: "Yaşayan organizmaların kompleks ve düzenli konfigürasyonunun tek açıklaması, akıllı ve üstün bir yaratıcının bunu şahsen oluşturmasıdır. Görülüyor ki özel ve üstün bir yaratıcı, evreni var etmiş ve tasarlamıştır".
Einstein ise; "Evrende en anlaşılmaz şey, onun anlaşılabilir olmasıdır" diyerek evrenin mükemmel bir düzen ve derinlik içinde olduğu halde anlaşılabiliyor olmasını dile getirmiştir.
İşte mükemmel olan siz, kendi mükemmelliğini keşfetmek ve yaşamak zorundasınız. Aksi halde, sizde başlayan bu dengesizlik ve dirençsizlik, kıyametinizin anahtarını size sunacak ve kapılarınız acıların kıvranmışlığına açılacaktır.
Yaşadığınız – varlığınızı devam ettirdiğiniz evrene şöyle bir bakın; her şeyin bir denge üzerine kurulu olduğunu göreceksiniz. Bir an durun! Nehirlerin olduğundan daha hızlı aktığını, dağların yerinin farklı olduğunu, okyanus sularının tatlı sulara aktığını, yağmurların çok daha şiddetli yağdığını, kar tanelerinin havada birleşip yeryüzüne düştüğünü hayal edin. Dünyanın dengesi nasıl olurdu?
Düşüncelerinizin – hayal ettiklerinizin gerçekleşmesini ister miydiniz?
Bazen evreni hayal etmek, doğayı yaşayarak seyretmek; kişinin kendi içselliğine – bütünlüğüne en iyi terapi şeklidir. Hele ki bir başınıza yürüyüş yapmak, doğanın ahengine uyum sağlamayı da beraberinde getirir. Yürüyüş yaparken, karşılaştığımız farklılıklar ( değişik yollar, farklı canlılar, renklerin ve doğallığın uyumu, sadeliğin eşsiz mükemmelliği vb ) hem doğa ile uyum sağlamanızı,Âhem de yaşadığınız hayatta karşılaştığınız durumları karşılamanıza ön hazırlıktır. Sorunları kimi zaman güzelce göğüsleyebildiğinizi, kimi zaman da aksi durumlarla karşı karşıya kaldığınızı fark edersiniz. İşte tam da bu nokta da bütünü görme yeteneğiniz sayesinde eksik parçaları birleştirir – güzel olan bütünün tarafını tercih edersiniz. Bakışlara, bu bütünün istediğiniz rengini görme becerisi kazandırırsınız.
Farklı karakterdeki insanlar sizin karşınıza çıktığında;Âaynı uyumu, aynı ahengi neden yakalayamıyorum dersiniz? " Ya muhataplarınızla uyum sağlayamıyorsunuz, ya da sizin de parçalanmış yanlarınızÂvar. Bütün değilsiniz. Eksik parçalarınızın sancısını çekiyorsunuzdur."
Kendinizde olmayan bir şeyi, muhatabınıza aktaramazsınız.
Hayatınız boyunca karakterinizi ortaya koyan parçalardan birisi, hayat koşullarınıza ve edindiğiniz kimliğe göre baskın olabilmektedir. Olaylar veya hayal edilenler karşısında bazen çok duygusal - bazen olayları fazlaca değerlendiren bir zihin yapısıyla aşırılığa kaçarak harekete geçtiğinizi, öfkenizi kontrolsüz şekilde yansıttığınızı, ruhunuzdan arınarak iyiden iyiye bedenselliğinize düştüğünüz gerçeğini fark edersiniz.
Burada temel sorun, hayatın bütünlüğünden uzaklaşarak ve size araladığı pencerelerin sadece birinden girmeyi tercih edip, bir tek parçanın ayrıntısına kendinizi hapsetmiş vaziyette yaşamı körleşmiş olarak değerlendirmenizden kaynaklanmaktadır. Oysa sağlıklı olan; ruhunuzun ufkuna yelken açıp, bütünden uzaklaşmadan parçaları olabildiğince bir araya getirip değerlendirmenizdir. Bu sayede, hayatın temel çıkmazlarını, bir öğretiye dönüştürmüş olarak varlığınızı yeniden edinmiş olursunuz.
0-6 yaş döneminin yanı sıra çocuklukta yaşadığımız çeşitli travmalar, şu an sahip olduğunuz karakterinizin büyük parçalarını oluşturur. İşte tam da bu noktada kendinizi çok net bir şekilde keşfetmeniz için; Ruhunuzun derinliklerine yolculuk yapmalı - ilk önce kendinizi tanımayı öğrenmelisiniz. Bahse konu dönem, yaşantınızın - kilitli yitik hazinesi - hükmündedir. Hazinenizin sihirli anahtarı ise, sizin elinizdedir.
Size, bir öğrencimle olan çalışmamı anlatmak isterim. Bu çalışmanın size örnek olmasını ve sizin de kendinize uyarlayarak bir adım da olsa, yitirilmişliğine inandığınız size, sizin adım atmasını ümit ederim.
NOT: Sizde, elinize sevdiğiniz renkte bir kâğıt ve kalem alarak, çalışmayı kendi hayatınıza uyarlayabilirsiniz.ÂÇalışmanızı ve beraberinde birkaç anınızı paylaşmak konusunda istekliyseniz, birlikte gönderin. İnceleyip, sizinle yapılacaklar noktasında isterseniz adım atalım. Merhaba, ben Utku, sorunum şu; genel de çok öfkeliyim. Kimseye güvenemiyorum.
• Peki Utku'cuğum, hangi durumlar seni daha fazla öfkelendiriyor?
• Biri bana yalan söylediğinde veya yalan söylemeye çalıştığını hissettiğimde.
• Sana yalan söylediklerinde, çok öfkelenmenin yanında ne gibi duygular hissediyorsun? - Ne düşünüyorsun?
• Arkadaşlarımın, beni aptal olarak görmelerine öfkeleniyorum. Çocuk yerine koyduklarını düşünüyorum.
• Sana nasıl davranmalarını isterdin?
• Arkadaşlarımın bana mantıklı şeyler söylemelerini ve her şeyi doğru söylemelerini çok isterim.
• Öfkelendiğin zaman vücudunda veya davranışlarında değişiklikler oluyor mu?
• Nefes almak istemiyorum, istesem de güçlük çekiyorum. Bağırıyorum, kızıyorum ve arkadaşlarıma gücüm yeterse zarar veriyorum.
• Utku'm, sana herkesin yalan söyleyebileceğini düşündüğün için mi kimseye güvenmek istemiyorsun?
• Evet hocam.
• Peki arkadaşlarını bir yere koyup, ailene güvensen, onlarla konuşmayı tercih etsen?
• Hocam, Annem! ( burada başını önüne eğip, susuyor. Dizlerini birleştirip, sıkıyor)
• Utku'm istersen ara verelim. Ne dersin?
• Hocam, sonra konuşsak olur mu?
• Tabii ne zaman istersen...
• ( 5 gün sonra! )
• Utku'm seni dinliyorum.
• Hocam, annem küçükken bana hep yalan söylüyorsun derdi. Aptalmışım ben.
• Peki sen, yani yalan söylediğini düşünüyor muydun?
• Hocam bazen, ama korktuğumdan dolayı!
• Anladım. Peki, sana yalan söylendiğinde, seni aptal yerine koyduklarını, seni kandırmaya çalıştıklarını söyledin. Rüyalarında, anılarında veya düşündüğün zaman buna benzer olaylar görüyor yada hatırlıyor olduğun oluyor mu?
• ( 2-3 dk düşündükten sonra ) Hocam, sürekli aklıma gelen bir şey var. Ben 4-5 yaşındayken bisikleti çok seviyordum. Parkta sürekli bisiklet ile dolaşmak istiyordum. Bir gün parka gittiğimizde bisikleti götürmeyi unuttuğumuzu hatırlıyorum. Parkta bir çocuktan istedim. Vermedi. Anneme koştum. Bisikletimi istedim. Kızgındı. Bana bir çocuk gibi mızmızlanmamamı söyledi. Israr ettim. Senin arkadaşlarından biri alıp götürmüş dedi. Kim diye sorduğumda, bana: " ne bileyim ben. Onlar senin arkadaşın değil mi? Gidip sor. Kim aldıysa geri versin de." Bu olaydan sonra parktan ayrılıp eve döndüğümüzde, evden çıkıp arkadaşlarımın evine tek tek gidip bisikletimi sordum. Çoğu alay edip, kapıyı yüzüme kapattı. Ondan sonra hiç arkadaşım olsun istemedim. Hep benden bir şeyler götürecekleri endişesi var. Annemin bana yalan söylediğini çok zaman sonra anladım. Ama hala inançsızlığım var ve kimseye artık güvenmiyorum.
Küçük bir hatırlatma; çocuklar her şeyi anlar. Kimi zaman çocukların anlamayacağını düşündüğünüz her hangi bir konuyu, çocuğu tanıyarak ona izah etmek, onun dünyasını kabullenmeniz ve onu kurtarmanız anlamını taşır.
Öfke bir sonuçtur. Sonuç duygu olduğu içinde, bedenine düşen kimse genel de öfkeli olur. Öfkesi, davranışını tetikler. Sonrasında davranış açığa çıkar. Benzer olaylar veya davranışları incelerseniz, birçok problemin 0-6 yaş dönemine dair izler taşıdığını ortaya koyarsınız.
Bütün parçaları bir araya getirir ve bütünü görürseniz. Çoğu zaman sorun ortaya çıkmazdan evvel halletmiş olursunuz. Parçalanmışsanız, parçalardan birinde çırpınıyorsanız, sadece parçadan bakar ve parçadan bütünü çözmeye çalışırsınız ki en büyük hatanız bu olur. ( Puzzle örneği )
Bütünden bakarsanız bütünü görürsünüz. Parçadan bakarsanız parçalanırsınız.
Unutmayınız ki; kimse sizin anneniz değil, üstelik sizde 4 - 5 yaşında değilsiniz. Aynı tepkiyi vermek ne kadar sağlıklı olur?
Muhatap olduklarınızın çok aykırı hareketleri olabilir. Tepki göstermeden evvel kendinize sormanız gereken soru şu: Kime göre? , Kimin doğrusu? , Muhatabın değer yargıları ne?
Kendiniz odaklı, iç görü ve farkındalık odaklı hayatınızın; yaşamınıza ve yaşamınıza misafir olarak dahil olacak – olmuş, kalıcı kalacak yaşamlara; mutluluk, huzur ve tebessüm armağan etmesi ümidiyle!
Kendinizi yazın! Kâğıdın fıtratında tutuşmak, kalemin fıtratında kıvılcımdan doğacak ışık var!
Esat AYTAN
Eğitim Koçu – Yazar