Geçmişte ve günümüzde bazı abimler canlıların resim ve heykellerinin yapılmasının haram olmadığını savunmuştur. Bu görüşte olanlar daha çok, Kur’an’da kötülenmeden zikredilmesi durumunda İslâm’dan önceki semavî dinlere ait hükümlerin (şer‘u men kablenâ) müslümanlar bakımından da geçerli olduğu yönündeki usul görüşünden yola çıkarak Kur’ân-ı Kerîm’de Hz. Süleyman’ın heykeller yaptırdığından (es-Sebe’ 34/13) ve Hz. Îsâ’nın çamurdan kuş sûreti yaparak Allah’ın izniyle ona can verdiğinden (Âl-i İmrân 3/49; el-Mâide 5/110) olumsuz bir ifade kullanılmaksızın söz edilmesini delil gösterirler. Heykel yapmak câiz olunca canlı resmi yapmanın öncelikle câiz olacağını savunan bu görüşe göre heykel ve resim, tapınma veya saygı gösterilme amacıyla yapılması, başka bir dinin sembolü olması, çıplaklık unsuru taşıması gibi unsurlar sebebiyle haram kılınmıştır (İbn Atıyye el-Endelüsî, IV, 409; M. Reşîd Rızâ, IV, 1414, 1417). Anılan âyetlerin cevaz hükmüne delil olamayacağını savunan çoğunluğa göre Hz. Süleyman’la ilgili âyette geçen “temâsîl” kelimesi cansız varlıkların heykellerini ifade etmiş olabilir; Hz. Îsâ’nın uygulaması ise peygambere has mûcizevî bir olay olarak değerlendirilmelidir. Ayrıca Kur’an ve Sünnet’in yürürlükten kaldırıldığını bildirdiği önceki semavî dinlere ait hükümler müslümanlar açısından kaynak niteliği taşımaz; hadislerde resim ve heykel yapmanın haram olduğu açıkça bildirildiğine göre anılan âyetler bu konuda delil olmaz.
Bir kısım âlimler de hadislerdeki yasağın heykel yapımına yönelik olduğunu belirtmiş, bazı hadislerde yer alan “kumaştaki nakış / alâmet dışında” ifadesini iki boyutlu resme izin verilmesi şeklinde yorumlamış, Hz. Peygamber’in, evindeki resimli örtüleri kaldırtıp yalnızca halı ya da minder olarak kullanılmasına izin vermesini onun sade hayat tarzını koruma ve namazı huşû içinde kılma amacıyla açıklamış (Buhârî, “Ṣalât”, 15; Müslim, “Libâs”, 87, 88), Zeyd b. Hâlid gibi bazı sahâbîlerin evlerinin kapısında üzerinde canlı hayvan resmi bulunan perde asılı olmasını (Müslim, “Libâs”, 85, 86) hadislerdeki sûret yasağının heykelle ilgili olduğunu gösteren bir karîne kabul etmiştir (İbn Hacer, X, 388; M. Revvâs Kal‘acî, II, 1246-1251). Bu görüşü eleştiren çoğunluk konuyla ilgili yasaklayıcı hadislerin birçoğunda perde, örtü vb. kumaş üzerindeki resimlerden söz edildiğini, yasağın dışında tutulan “rakm”ın resimden çok nakış, elbise üzerine konulan damga, alâmet vb. şeyleri belirttiğini ve hadislerin bir kısmında resimli kumaşın minder örtüsü olarak kullanılmasına izin verilmesinin hadislerdeki yasağı zühd gerekçesiyle açıklamayı zorlaştıracağını, birçok hadiste genel anlamda resim yapmanın kötülendiğini, sözü edilen sahâbîye bu hadislerin ulaşmamış olabileceğini ifade etmiştir.
Bazı âlimler ise canlı-cansız ayırımı yapmamış, hadislerde kötülenen Allah’ın yaratmasına benzeme çabasının canlı ve cansız bütün yaratıkların resimlerini yapma faaliyetinde var olduğunu, güneş gibi cansız varlıklara da tapıldığını, bu sebeple putperestliğe yol açma tehlikesinin bu durumda da var olduğunu ileri sürmüşlerdir. Bu görüşü de eleştiren çoğunluk, rivayetlerin tamamının bir arada değerlendirilmesi durumunda sûret yasağıyla ilgili hadislerde canlı sûretlerden söz edildiğinin görüleceğini, ayrıca canlılardan farklı olarak ay, güneş, yıldız ve ağaç gibi nesnelere tapan putperestlerin bu nesnelerin resim ve heykellerine değil bizzat kendilerine ibadet ettiğini, dolayısıyla bu tür varlıkların sûretlerinin yapımında putperestliğe yol açma tehlikesinin bulunmadığını, bu sûretlerin bâtıl bir dinin sembolü olarak kullanılması halinde tıpkı canlı resimlerinde ve haçta olduğu üzere bunların sûretlerinin yapılmasının da haram sayılacağını belirtmişlerdir (Bedreddin el-Aynî, IX, 312; İbn Âbidîn, I, 649).
“Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi”nden alınmıştır. (https://islamansiklopedisi.org.tr/resim
Bu dehşetli zamanda, eski zamandaki Firavunların dünyevî şan ve şeref arzusuyla heykeller ve resimler ve mumyalarla nazar‑ı beşeri kendilerine çevirmeleri gibi enaniyet ve benliğin verdiği gafletle; heykeller ve resimler ve gazetelerle nazarları, mana-yı harfîden mana-yı ismîyle tamamen kendilerine çevirtmeleri ve uhrevî istikbalden ziyade dünyevî istikbali hayal edinmiş olmaları(dır). RN-Emirdağ Lâhikası 2/205
Taklit suretinde çiçek resimleri; hakiki, hayattar çiçeklere nisbeti derecesinde olamaz.
fıtrî karagözlülük, sun’î (yapma) karagözlülük gibi değildir. Yani yapma ve sun’î olan bir şey, ne kadar güzel ve ne kadar kâmil olursa olsun, fıtrî ve tabiî olan şeylerin mertebesine yetişemez ve onun yerine kaim olamaz. Herhalde sun’îliğin yanlışlıkları onun ahvalinden, (hallerinden) etvarından (tavırlarından) belli olacaktır.