İnsan hem güzelliğini görmek, varsa güzelliğine halel veren kendini mahcup edecek ayıplarını görüp gidermek için aynaya ihtiyaç duyar. Bu yüzden aynalar “kişisel bakım”ın olmazsa olmazıdır. Bu konuda hassasiyeti olanlar her gün defalarca aynalarda “kendine bakar”. Evet, aynalar olmasa kendimize bakamazdık. Allah güzeldir güzeli sever, bizim de güzel olmamızı ister. İnsan da fıtraten güzel olmak, güzel görünmek, güzel bulunmak ister. Ayna taşımak da aynaya bakıp saçını sakalını düzetmek de içi de güzel dışı da güzel Habib’in (ASM) sünnettir.
Beden bakımı kadar ruh ve kalp bakımına da ihtiyacımız var. Bedenin kirden pastan dağınıklıktan arınması kadar, hatta ondan da önemli olan ruh ve kalbin kirden pas, dağınıklıktan arınmasıdır. Çünkü beden geçici, ruh kalıcıdır. Kalıcı olan daha çok özeni hak eder. Bedenle ruh; bedenle gömleğe benzetilebilir. Gömleğin temizliğine itina gösterip bedeni ihmal etmek anlamsızdır. Dolayısı ile özümüz olan ruhumuza hiç bakmayıp bedenle inceden inceye ilgilenmek çok daha anlamsızdır.
Habib-i Ekrem’in (ASM) aynaya bakarken söylediği “Allah’a hamdolsun! Allah’ım, yaratılışımı güzel kıldığın gibi ahlâkımı da güzelleştir” duası bu iki bakımı da ders veren bir incelik taşıyor.
Peki ya ruhumuzun-kalbimizin aynası nedir?
Cevap Rehber-i Ekberimiz Efendimizden (ASM): “Mümin müminin aynasıdır”. Yani mümin, kendisinde mevcut olup doğrudan doğruya göremediği ayıp-kusur-hatayı mümin kardeşi vasıtasıyla görür. Mümin kendine bakmak için ayna aramalıdır. Hz. Ömer kendisine ayna olarak Selmân-ı Fârisî’yi seçmişti: Ona kendi kusurlarını sorardı. “Allah bir topluluk için hayır murad ettiğinde onlara nefislerinin ayıplarını gösterir” buyuruyor Resul-ü Ekrem ASM. "Evet, nefsini beğenen ve nefsine itimat eden, bedbahttır. Nefsinin ayıbını gören, bahtiyardır.” diye hülasa ediyor aynı hakikati muazzez Üstad. Rahim-Gaffar-Settar-Kuddüs olan Rabbimiz bu ayıpların gösterilmesi için “ayna niyetine” gerçek dostlar ihsan eder ve onlar bize göremediğimiz ya da nefsimize muhabbetten dolayı görmek istemediğimiz ayıp-kusur-hatalarımızı gösterir.
Allah’tan kendim ve evlatlarım için böyle dostlar refikler lütfetmesini istemek en daimi dualarımdandır. Şimdiye kadar bana ihsan ettiği saf ve samimi aynalık vazifesini yapan refikler lütfettiği için Allah’a hamd etme makamındayım ve o dostlara müteşekkir ve duacıyım. Hatta tamamıyla doğru bulmasam bile “koynumdaki akrepleri söyleyen” Allah’ın ihsanı böyle gerçek dostların ikazlarına karşı savunmaya geçmemeye, bilakis teşekkür ve dualar edip daha çok tenkide teşvik etmeye karar vermişim.
Ruhumuza ve kalbimize musallat olan kirlerin ve hastalıkların farkına varmazsak kurtulma imkanımız da olamaz. Bu da bizi ebedi pişman ve mahcup edecektir. Bu konuda kusurlarımızı fark etmemizi sağlayan dostların varlığı Allah’ın sevgili kulu olduğumuzu da gösterir aynı zamanda. Fakat aynalarla yüzleşmek cesaret ister. Çünkü kusurlarımızı fark etmek bazen sarsıcı olabiliyor ve kusurumuza tutulan aynalar “ben”liğimize dokunabiliyor. Bu yüzden aynayı haksız yere yalancılıkla suçlayabiliriz bile. Aynaları kırabiliyoruz da...