Kardeşliği bozan şeyleri aramızdan kaldırmalıyız.
İman ehli arasında uhuvvet, kardeşlik ve muhabbet esastır.
"Muhabbet, uhuvvet, sevmek, İslamiyet'in mizacıdır (ruhu), bağıdır.
Müminlerde nifak ve parçalanmaya, kin ve düşmanlığa sebep olan tarafgirlik ve inat ve haset, hikmetçe de çirkin ve reddedilmiştir.
Zararlı ve zulümdür ve sosyal hayat için zehirdir.
Hem hikmet nazarında dahi zulümdür. Zira malûmdur ki, düşmanlık ve muhabbet, nur ve karanlık gibi zıttırlar. İkisi, hakikî manada olarak beraber toplanamazlar.
Evet, mümin, kardeşini sever ve sevmeli. Fakat fenalığı için yalnız acır.
Zorbalıkla değil, belki lütufla ıslahına çalışır. Onun için, hadîsin hükmü ile, “Üç günden fazla mümin mümine küsüp, konuşmayı kesmeyecek.”
Kâbe hürmetinde olan iman ve Uhud Dağı büyüklüğünde olan İslâmiyet gibi çok İslâmi vasıflar, özellikler muhabbeti ve ittifakı ister.
Mümine karşı düşmanlığa sebebiyet veren ve âdi taşlar hükmünde olan bazı kusurları iman ve İslâmiyete tercih etmek, o derece insafsızlık ve akılsızlık ve pek büyük bir zulüm olduğunu, aklın varsa anlarsın.
Evet, iman birliği, elbette kalplerin birliğini, tevhidini ister. Ve itikad birliği dahi, sosyal birliği gerektirir.
İmanın verdiği nur ve şuurla ve sana gösterdiği ve bildirdiği İlâhi isimler adedince vahdet alâkaları ve ittifak bağları ve uhuvvet münasebetleri var.
Meselâ, her ikinizin Yaratıcınız bir, Sahibiniz bir, İlahınız bir, Rızık vereniniz bir bir, bir, bine kadar bir, bir.
Hem Peygamberiniz bir, dininiz bir, kıbleniz bir, bir, bir, yüze kadar bir, bir. Sonra köyünüz, mahalleniz bir, devletiniz bir, memleketiniz bir, ona kadar bir, bir. Bu kadar bir birler vahdet ve tevhidi, anlaşmayı ve ittifakı, muhabbet ve uhuvveti gerektirir.
Ve kâinatı ve küreleri birbirine bağlayacak mânevî zincirlerdir.
Bu birlik bağlarını ayrılık ve nifâka, kin ve düşmanlığa sebebiyet veren örümcek ağı gibi ehemmiyetsiz ve sebatsız şeylere tercih etmemeliyiz.
Mümine karşı hakikî düşmanlık ve kin bağlamak, ne kadar o birlik bağına bir hürmetsizlik ve o muhabbet sebeplerine karşı bir küçümseme ve o kardeşlik münasebetlerine karşı ne derece bir zulüm ve yoldan sapmak olduğunu, kalbin ölmemişse, aklın sönmemişse anlarsın.