Daha önce Prof Dr. Mehmet Akbaş’ın kaleme aldığı, yazdığı kitaptan güzel bir parçayı siz sevgili okuyucularımla paylaşmıştım.
Şimdi de hocamın yüksek müsaadeleri ile Saîd b. Âmir’le ilgili çok ibretli, düşündürücü, hikmetli bir kısmı sizlerin ibret nazzarlarıma sunuyorum. Cenab-I hak bizleri bu ashab-I güzine cennette komşu eylesin.
Ahirzamanda Resulüllah yolunda manevi al-i beyt demek olan onun sünnetine ve Kur’anına sımsıkı sarılmayı nasipm eylesin. Amin.
Saîd b. Âmir’in dünya metaına karşı kaygısız duruşu hayret edilecek derecededir. Bununla ilgili olarak Hz. Ömer (r.a)’le Saîd arasında geçen şu konuşmaya şahit olmaktayız:
Hz. Ömer (r.a), Saîd b. Âmir’e,
“Mal olarak neyin var?” diye sorunca Saîd, “Silahım, bineğim, bir kölem ve eşime yardım eden bir hizmetçi” der.
Hz. Ömer (r.a), “Bundan başka bir şeyin yok mu?” deyince Saîd, “Bu bana yeter, çok bile” der.
Hz. Ömer (r.a), “Arkadaşların neden seni severler?” diye sorunca Saîd, “Onlara eşit davranıyorum.” cevabını verir.
Hz. Ömer (r.a), ona yardım olsun diye bin dinar verince Saîd, “Buna ihtiyacım yok, onu benden daha fazla ihtiyaç içerisinde olana ver” demişti.
Onun, ruhî yönünü takviyeye ve tefekküre geniş zaman ayırdığını görüyoruz. Bu yüzden
tüm zamanını insanların işine harcamaktan uzak duruyordu.
Hz. Ömer (r.a), Hıms’a gelip de halka, valilerini nasıl bulduklarını sorunca Hıms sakinleri onun hakkında dört konuda şikayetlerini dile getirmişlerdi.
Bunlar, Saîd’in güneş yükselinceye kadar halkın arasına çıkmaması, geceleri kimseyi kabul etmemesi, ayda bir gün halkın arasına çıkmaması ve bazen de baygınlık gibi bir hale müptela olması şeklindeki şikayetlerdi.
Hz. Ömer (r.a) bu şikayetleri yapanlarla onu yüzleştirince Saîd, kendisine sorulanları istemeyerek de olsa cevaplandırmıştı.
Güneş yükselinceye kadar insanların arasına neden çakmadığını açıklarken hizmetçisinin bulunmadığını bu yüzden kendisinin hamur yoğurduğunu, mayalanması için beklediğini ve pişirip ekmek yapıp yedikten sonra ancak çıktığını belirtmişti.
Geceleri niçin kimseyle konuşmadığını izah ederken, gündüzleri halkın işine, geceleri ise Allâh’a ibadet ve itaate ayırdığını söylüyordu. Ayda bir gün halkın arasına çıkmadığına dair şikayete karşı ise, bir kat elbisesinin olduğunu, onu yıkayacak bir hizmetçisinin de bulunmadığını ve onu yıkayıp kuruttuktan sonra giydiğini, böylece ancak akşam vaktinde onların yanına çıkabildiğini anlatmıştı.
Bazen baygınlık gibi bir hale müptela olmasını ise, Mekke döneminde sahâbeden Hubeyb b. Adî’nin Kureyşli müşrikler tarafından şehid edilmeden önce bedduada bulunduğunu, şehid edilip de bedeni paramparça edilirken kendisinin müşrikler safında olduğunu, bu gördükleri yüzünden ve ona yardım etmemesinden dolayı Allâh’ın kendisini ebediyyen affetmeyeceğini düşünüp bu hale düştüğünü söylemişti.
Bu sahâbîler, takva ve zühdlerinin yanı sıra sabır, tevekkül, cömertlik ve daha başka üstün meziyetleriyle de tanınmışlardı. (Hz. Ömer-İman, Cesaret, Zafer. Prof. Dr. Mehmet Akbaş, Kayahan Yayınları, İstanbul, 2023)
Allahım! "Ashabım yıldızlar gibidir; hangisine uysanız doğru yolu bulursunuz" buyuran Efendimiz Muhammed'e, âline ve ashabına salât ve selâm olsun. Amin.