Şunu kesin olarak bilmek lazımdır:
Madem kâinatın en seçkin neticesi hayattır.
Ve hayatın en seçilmiş, güzide özeti ruhtur.
Ve ruh sahiplerinin en seçilmiş kısmı şuur sahipleridir.
Ve şuur sahiplerinin en kapsamlısı insandır.
Ve bütün kâinat ise hayata boyun eğdirilmiştir ve onun için çalışıyor.
Ve hayat sahipleri ruh sahiplerine itaat ettirilmiştir; onlar için dünyaya gönderiliyorlar.
Ve ruh sahipleri insanlara boyun eğdirilmiştirler; onlara yardım ediyorlar.
Ve insanlar yaratılış olarak her şeyi yaratan Allah’ı pek ciddî severler.
Ve Yaratıcıları onları hem sever, hem kendini onlara her vesile ile sevdirir.
Ve insanın kabiliyeti ve manevi donanımı, başka bir bâki âleme ve ebedî bir hayata bakıyor.
Ve insanın kalbi ve şuuru, bütün kuvvetiyle beka, sonsuzluk istiyor.
Ve lisanı, dili hadsiz dualarıyla beka, devamlılık için her şeyi yaratan Allah’a yalvarıyor.
Elbette ve herhalde, o çok seven ve sevilen ve sevgili ve seven olan insanları dirilmemek üzere öldürmekle, ebedî, sonsuz bir muhabbet için yaratmış iken, ebedî, sonsuz bir düşmanlıkla gücendirmek olamaz ve mümkün değildir.
İnsan başka bir ebedî, sonsuz âlemde mesut, mutlu bir şekilde yaşaması hikmetiyle, bu dünyada çalışmak ve onu kazanmak için gönderilmiştir.
Ve insana yansıyan isimlerin, bu fâni ve kısa hayattaki cilveleriyle, yansımalarıyla beka aleminde, devamlı ve kalıcı olan ahiret aleminde onların aynası olan insanların, ebedî, sonsuz yansımalarına erişeceklerine işaret ederler.