İnsanın hakikatini ve hakiki mahiyetini, özünü tahkik (araştırma) ehli olan herkes merak etmişlerdir. Mükemmel insanın (insan-ı kamil) tarifi ile ilgili ciltler dolusu eserler yazılmıştır. Bu konudan hulasa, özet olarak bahsetmek istersek: İnsan nedir? Tarifi nasıldır?
İnsan şu kainat ağacının en mükemmel meyvesidir. Ağacın yetiştirilmesinden maksat meyvesidir. Meyvesiz ağacı insanlar çoğaltmak istemezler. Aynen öyle de kainatı bir ağaca benzetirsek en son ve en cemiyetli (kapsamlı) meyvesi insandır. Bütün kainat insan için yaratılmıştır. Bütün kainat kendine düşün görevi yaptığı halde insan yapmazsa çok garip ve pek çirkin düşer. İnsan pek çok kabiliyet ile donatılmıştır.
Bu fevkalade donanım ve istidatlar sadece bu dünya için yaratılmadığına ebed için yaratıldığına ve ebedi bir aleme gideceğine işaret ederler. Mesela insanın bir dili dünyadaki bütün lezzetleri tadıp-tanıyabilecek şekilde donatılmıştır. Dünyada insanın yiyebileceği ne kadar çeşit yiyecek varsa ağızdaki dil vukuf ehli, bilirkişi gibi bir defa tatmakla onların hepsini bilebilir.
İnsan kainatın bir küçük numunesi, özeti gibidir. Böyle bir insan toprak altına girip yatması ve yaptığı hiçbir şeyden hesaba çekilmemesi düşünülemez. İnsan az-çok büyük-küçük bütün amelinden, yaptıklarından hesaba çekilecektir. Sonuçta ya takdir edilecek veya tokat yiyecektir.
İnsan kainat sarayının en çok ikram edilen, hürmet edilen, en iyi beslenen misafiridir. Bu konuda kıyas için kediyi gösterebiliriz. Bir kedinin sofrasına bakınız bir de insanın. Kedinin sofrasında yiyecek olabilecek fare, ekmek, süt, peynirdir. İnsanın sofrasına baktığımızda kainatta ne kadar değişik lezzetler varsa önüne konulmuş, sofrasına serilmiştir. Bunların mukabilinde de şükür etmekle vazifelendirilmiştir.
İnsan kainattaki diğer oturan, ikamet eden sakinlerde tasarruf sahibi olarak görevlendirilmiş, en çalışkan memurdur. Eğer inek, at, öküz vb hayvanların dizgini bizim elimize verilmese idi bir küçük çocuk bir ineği götürebilir miydi? Hadi çocuktan vazgeçtik bir inek yürümek istemese 5-10 kişi acaba onu yürütebilir miydi? Demek ki bu hayvanların dizgini bizim elimize verilmiş, bizim acz ve ihtiyacımız için bize musahhar edilmiş, emrimize verilmiş. “Küçük bir kurt ve elsiz bir böcek olan ipekböceğinden ipeği bize giydiren ve zehirli bir böcek olan arıdan balı yediren insanın iktidarı değil, belki onun zayıflığının sonucu olan Allah'ın onları emrine vermesi ve Rahmanın ikramı olmasıdır.
İnsan kainat şehrinin yeryüzü mahallesinin bahçesinde ve tarlasında, gelir-gider ve ekip biçmeye memurdur. Çünkü geçim için 3 meşru vardır. Bunlar sanat, ziraat ve ticarettir. Bu üç yoldan ziraat olmazsa bütün insanlık aç kalır. Dolayısı ile bu işi mükemmel bir şekilde yapmakla görevli insandır. Bu iş için de arz-talep, mahsul alma, eşit bir şekilde paylaşmayı yapacak insandır. Eğer bunu yapmazsa dünya kan gölüne döner ve insan da mesul olur.
İnsan yüzler çeşit fen ve binler çeşit sanatlarla donatılmış bir sorumlu bakandır. Yukarıda geçim için 3 yoldan birisi sanat dedik. Hiçbir devenin Topkapı Sarayına gidip şu muhteşem sarayı bir inceleyeyim dediği görülmemiştir, görülmeyecektir. Yüksek, ali sanatlar ile ilgilenecek olan, donanımı mükemmel olan insandır. Sosyal ve fen ilimleri ile uğraşacak bunun için üniversiteler açacak insandır. Malum insanın 32 dişi vardır. Bu dişler için fakülte kurulduğu gibi bu fakültenin dişi daha iyi anlayabilmek için en az sekiz adet anabilim dalı vardır. Diğer bölümler de buna kıyas edilebilir.
Her fen kendi lisanı ile Allah'ı anlatıyor ve Esma-i Hüsnanın (Allah’ın güzel isimlerinin) anlamlarını anlamamızı kolaylaştırıyor. Ey kendini insan bilen insan! Kendini oku. Yoksa hayvan ve cansız hükmünde insan olmak ihtimali var.