Kur’an bize hem dünya hem ahiret hayatı için rehber olduğundan bazı hakikatleri beraber okuyalım. "Ve onlar için cennette tertemiz eşler vardır." Veya “Orada çok temiz zevceler de onların. Hem orada onlar daima da kalıcıdırlar.” Bakara Sûresi, 2:25. “Birtakım kimseler, bu gibi müjdelerde, bilhassa rızıktan ve kadından bahsedilmesine itiraz etmek istiyorlar ve: "Dine ait duygular insanı bunlardan kesip, yalnız ruhanî lezzetler ile uğraştırmalı." diyorlar. Fakat şurası gariptir ki, böyle diyenlerin hepsi bu iki cisme ait zevk için can verenlerin yanında ortaya çıkıyor. Halbuki bu müjdeler, görüldüğü üzere, her yönü tamamen toplayıcı bulunuyor. Ve ahiret zevklerinde, dünyadaki zevklerden hiç birinin aynısı, benzeri eksik olmadığını ve bunun karşısında dünyaya ait şehvetlerin adiliğini, çirkinliğini de gösteriyor.” (Elmalılı Tefsiri)
Evet, insanın en fazla ihtiyacını tatmin eden, kalbine mukabil bir kalbin mevcut bulunmasıdır ki, her iki taraf sevgilerini, aşklarını, şevklerini mübadele (değişme-trampa) etsinler ve lezzetlerde birbirine ortak, gam ve kederli şeylerde de yekdiğerine muavin ve yardımcı olsunlar. Evet, bir işte hayrette kalan veya bir şeye dalarak tefekkür eden adam, hatta zihnen olsun, ister ki, birisi gelsin, kendisiyle o hayreti, o tefekkürü paylaşsın. Kalplerin en lâtifi, en şefkatlisi, "kısm-ı sâni-ikinci kısım" ile yorumlanan kadın kalbidir. Burada kısm-ı sâni-ikinci kısım üzerinde duracak olursak. Bakara suresi 187 ayet-i kerimede ise “…onlar sizin için bir elbise siz de onlar için bir elbise hükmündesiniz…” Buyurularak kadın ve erkeğin birbirlerini tamamlayacak şekilde halk edildiğini öğrenmekteyiz. Mevla-yı Kerim gerek biyolojik gerekse hissi ve duygusal boyutta kadın erkeği biribirini, ötekini tamamlar vaziyette yaratmıştır. Adı geçen paragrafta daha ziyade bu hissi yani duygusal ihtiyacı karşılayacak karşılık olacak bir kalbe ihtiyaç olduğunu ifade edilmektedir. İlk yaratılan insanın erkek olması Hz. Havva annemizin, Hz. Adem AS’ın kaburga kemiğinden yaratıldığı düşünülecek olursa erkek kalbine göre onu tamamlayacak olan kadın kalbinin sonradan yaratılması kısm-ı sani-ikinci kısım tabiri ile ifade edilmiş oluyor. Allah varlığı çift çift yaratmıştır. Hayatın devamını da bu iki çift arasındaki ilişki ve uyuma bağlamıştır. Adeta her canlı yarım yaratılmış olup, diğer eşiyle birlikte tam olma vasfını kazanıyor. Bu nedenle, karı koca için eş ifadesi kullanılır. Yani birbirine karşılık olan, karşılık gelen iki varlık demektir.
Bu eş olma durumu ise, karşı cinsler arasında ancak sağlanabilir. Aynı cinsler arasında sağlanamaz. Çünkü birinde olanlar, diğerinde bulunmamaktadır. Her bir eş, eksiğini, ancak karşı cinsle giderebilir. Bu ihtiyaç biyolojik olduğu gibi, duygusaldır da. Bediüzzaman’ın burada dikkat çektiği nokta, daha ziyade duygusal boyutudur. İnsan duygusal ihtiyaçlarını, ancak bir karşı cinsle tatmin edebilir. Bu nedenle, erkeğin kalbine mukabil bir kadın kalbi ifadesi kullanılmıştır.
Bir erkek bir kadını ebedî bir hayat arkadaşı ve dünya hayatının saadetine vesile ve sair günahlardan kendini muhafaza etmek için almak lâzım gelir. Bir ailenin hayat saadeti, koca ve karı arasında bir karşılıklı emniyet ve samimî bir hürmet ve muhabbetle devam eder. Fakat kadın ile ruhî geçimi tamamlayan, kalbî dostluğu, ahbaplığı ve dostluğu, münasebeti tamamlayan, görünüşe ait ve zahiri olan arkadaşlığı samimileştiren nedir? Kadının iffetiyle, kötü ahlâktan temiz ve pâk-saf bulunması ve çirkin noksanlıklardan uzak olmasıdır. Evet, insan, bir refikaya- karıya, zevceye veya bir refîke-erkeğe muhtaçtır ki, iki taraf, aralarında, hayatlarına lâzım olan şeyleri yardım suretiyle yapabilsinler. Ve rahmetten çıkan muhabbet gereği ile birbirinin zahmetlerini hafifletsinler. Ve gamlı, kederli zamanlarını, ferah ve sevince değiştirebilsinler. Zaten dünyada insanların tam ahbaplığı, dostluğu, yakınlık kurması, ancak eşiyle, hayat arkadaşı ile olur.