Düşünmeye ihtiyacımız var, neden bu işi sadece felsefecilere bırakıyoruz ki, ya da ruhlarımızın sanata ihtiyacı varken her birimizin, neden sadece sanatçılar uğraşıyor ki. Yenilenmeli, farklilaşabilmeli insan, isteklerimiz olmalı elbet ancak hayata espritüel bir bakışı da olmalı isteklerimiz de öfkelerimiz de sevgilerimizi de hep tutarsız .
Seyyid Abdulkadir Geylani hazretleri pek celâlliymiş, ancak onun Celali asla kalp kırmak hususunda olmamış, kimseye hiç sert çıkmamış, onun Celaliyeti Allahın mânâsını kalplere bir bakışıyla akıtmakmis. Celalsiz Cemâl olmaz elbet . Bir gün müridi aşk nedir efendim diye sormuş git Ahmetten öğren demiş. Ahmet el rufai hz hiç konuşmayan bir hâl ehliymis, mürid yanına gelince beni şeyhim gönderdi,size bir şey sormak ıstiyorum. Şeyhime sordum aşk nedir diye oda git Ahmet' e sor dedi deyince, hazret öyle bir ah çeker ki döne döne kaybolur. Mürit hayretler içinde şeyhinin yayına gelir çok etkilenmiş bir halde olanları anlatır Abdülkadir Geylani hz kaybolduğu yere zemzem dökseydin der, gerisin geri döner söyleneni yapar Ahmet el rufai hz döne döne geri gelir.Hâl ehlinin işlerine akıl sır ermez.
Bu bir hikaye değil sadece.Bizim kıymetlerimiz, onları yücelmeye ihtiyacımız var. Gelecek nesillere aktarmalı tanıtmalı, zahiren ahirete intikal eden ancak mânen ruhlarıyla daima yanı başımızda olan aşk ehlini.
HAYIRLI CUMALAR dilerim.