Ağız ve diş ve sağlığının önemi her geçen gün daha iyi anlaşılmaktadır. Ağız sağlığı vücut sağlığı demektir. Vücut sağlığına dikkat etmek gerektiği gibi, diş sağlığına da önem vermek gerekir. Nitekim Peygamberimiz (asm) 14 asır önce bu konuya dikkat çekmiştir: "Ümmetime zor gelmeyeceğini bilseydim, her namazdan önce misvâk kullanmalarını emrederdim." (Buhârî, Cuma, 8) buyurmuştur.
Diş dolgusu, kaplaması, implant gibi dişle ilgili konular bazen insanların zihinlerini kurcalamaktadır. Bu konuda din alimleri ve uzmanların görüşleri önemlidir. Dindar ve uzman bir diş hekimi tıbbi olarak dolgu, kaplama veya implant tedavi yöntemini gerekli görüyorsa, bu yönteme başvurmak caiz olur. Ama sadece estetik ve iyi bir görünüm kaygısı ile yapılıyorsa, bu caiz olmaz. Zira Hanefi mezhebine göre ağız içini yıkamak farzdır. (Şafiye göre sünnettir.) Estetik için farzı terk etmek mümkün olmayacağı için caiz olmaz.
Bediüzzaman bu meseleyi izahı: Dişlerin kaplanması hakkındaki suale cevap
1932 tarihli sualinize şimdilik etrafıyla cevap veremiyorum. Fakat bu meseleyle ilgili bir-iki şeriat meselesini kısaca yazıyorum. Şöyle ki: Abdest vaktinde ağzı yıkamak farz değil, sünnettir. Fakat gusül esnasında ağzını yıkamak farzdır. Az bir şey de yıkanmadık kalsa olmaz, zarardır. Onun için dişleri kaplama lehinde alimler fetva vermeye cesaret edemiyorlar.
İmam-ı Âzam ile İmam-ı Muhammed (radıyallahü anhümâ) gümüş ve altından dişlerin yapılmasına fetvaları, sabit kaplama hakkında olmamak gerektir. Halbuki bu diş meselesi genelleşmiş bela suretinde o derece yayılması var ki, kaldırılması mümkün değil. Ümmeti bu büyük beladan kurtarmak çaresini düşündüm; birden kalbime bu nokta geldi. Haddim ve hakkım değil ki, içtihad ehlinin vazifesine karışayım. Fakat bu genelleşmiş bela zaruretine karşı, fetvalara taraftar olmadığım halde diyorum ki:
Eğer dindar bir uzman doktorun gösterdiği ihtiyaca binaen kaplama sureti olsa, altındaki diş ağzın zahirîsinden (görünüründen, dış kısmından) çıkar, bâtın (iç) hükmüne geçer. Gusülde yıkanmaması, guslü iptal etmez. Çünkü üstündeki kaplama yıkanıyor, onun yerine geçiyor. Evet, yaranın üstündeki sargıların zarar için kaldırılmadığından yara yerine yıkanması, şeriata göre o yaranın gasli (yıkanması) yerine geçtiği gibi, böyle ihtiyaca binaen sabit kaplamanın yıkanması dahi dişin yıkanması yerine geçer, guslü iptal etmez. “Vel’ilmü indallah” (Gerçek Allah katındadır. Ancak O bilir.)
Madem ihtiyaca binaen bu ruhsat oluyor. Elbette yalnız süs için, ihtiyaçsız dişleri kaplamak veya doldurmak bu ruhsattan istifade edemez. Çünkü hatta zaruret derecesine geldikten sonra, böyle genelleşmiş belada, eğer bilerek, iradesini kötüye kullanarak olsa, o zaruret helal göstermeye, mübah olmaya sebep olmaz, yol açmaz. Eğer bilmeyerek olmuşsa, zaruret için elbette izin, müsaade, ruhsat var. (https://sorularlarisale.com/dis-dolgusu-kaplamasi-implant-hakkinda-ustad-bir-aciklamada-bulunmus-mu-sizden-daha-ayrintili-bir-bilgi-isteyebilir Barla Lahikası S.277)
Diş kaplaması veya dolgusu bir zaruretten dolayı yapılırsa -ki umumiyetle öyledir- bu bir nevi çürüyen dişi tedavi şeklidir. Bu zaruretin dindar, konusunda uzman diş hekimi doktor tarafından tespit edilmesi gerekmektedir. Bu şekilde tavsiye ile yapılan kaplamanın dinen bir mahzurunun olmadığını ve altta kalan dişin, ağzın görünen kısmından çıkıp, görünmeyen kısmın hükmüne geçtiğini islam alimleri ifade etmişlerdir. Sonuç; mazerete binaen diş taktırmak, kaplatmak ve doldurtmak caiz olup abdest ve guslün sıhhatine mâni değildir.