Acaba bir konuyu dinlerken, anlarken sadece kulağımızı mı kullanıyoruz? Yoksa gözümüzü de kullanıyor muyuz? Soru bu.
Daha basit bir örnek verelim. Diyelim ki hasta ambulansı geliyor. Önce sesi mi ilgimizi çekiyor, yoksa ambulansın üzerindeki dönen rengarenk ışıklı kısım mı bizi uyarıyor? Tabii doğru cevap önce ses olacaktır. Ses daha önce ilgimizi çeker. Ambulansın sesini duyarız. Hemen ne taraftan geliyor diye merak ederiz. Sonra ışığını da fark ederiz.
İnsanlar, anlayış ve idrak noktasından tabakalara ve sınıflara ayrılır. İnsanların tahsil seviyesi, ilmî derecesi, kabiliyet durumu gibi unsurlar, onların anlayış ve idrak seviyesini tayin eder. Bu sebeple insanlar arasında anlayış tabakaları ve seviyeleri teşekkül etmiştir.
Gelelim konumuza Kur’anı dinleyen değişik tabakalar vardır. Bunlardan birinci tabaka "Kulaklı tabaka"dır. İkinci tabaka “Gözlü tabakası”dır. Bunun bir ilerisi ise "Alim ve Münevver Tabakası”dır.
"Kulaklı tabaka" hâdiseleri tahkik ve tetkik etmeyip, sadece dinleyerek veya duyarak öğrenen kısımdır. Anlayış seviyeleri içinde en ami ve avam tabakadır. İlim vasıtası sadece kulak ve dinlemektir. Birinci tabaka: "Kulaklı tabaka" tabir ettiğimiz cahil, avam halk, yalnız kulakla Kur'ân'ı dinler, kulak vasıtasıyla mucizeliğini anlar. Yani, der: "Bu işittiğim Kur'ân, başka kitaplara benzemez. Ya bütününün altında olacak veya bütününün üstünde olacak. Hepsinin altındaki şık ise, kimse diyemez ve dememiş; şeytan dahi diyemez. Öyle ise hepsinin üstündedir."
"Gözlü tabaka" ise, kulağın yanı sıra gözü ile de okur ve tahkik eder. Hâdiseleri sadece kulaktan duymakla iktifa etmez, tetkik ve tahkik de eder. İlim vasıtaları noktasından kulağın yanına gözü de ekler. Anlayış seviyeleri içinde gözlü tabaka, kulaklı tabakadan daha üstün ve daha yüksek bir seviyededir.
İkinci tabaka: Gözlü tabakasıdır. Yani, cahil, halktan veyahut aklı gözüne inmiş materyalistler tabakasına karşı, Kur'ân'ın gözle görünecek bir mucizelik işareti bulunduğu Hattat Hamid’in yazdığı Tevafuklu Kur’an ile herkese gösterilmiş. Şimdi, o gözlü tabakasını anlayışını ve zevkini kolaylaştırmak için, kırk mucizelik yönlerinden, gözle görülen bir yönünü gösteririr Kur’an, Hattat Hamid’in yazdığı Tevafuklu Kur’an’dır.
Bunun dışında sahip olduğu bütün ilim vasıtalarını kullanıp, anlayış noktasından çok ileri seviyelerde olan "âlim ve münevver tabakalar" da vardır. Bunlar da kendi aralarında muhtelif tabakalara ayrılır. Mesela müçtehid ve münevver insanlar, bu tabakaların en üst sevisinde sayılırlar. Bu insanlar fikrî çığır açabilecek derecede olan insanlardır.
"Dinleme ve kıyaslama" ise, avam ve ami kulaklı tabaka Kur'an’ın aslî ifadesini işittiği zaman kendi âleminde, "Bu ifadeler, bu kulağa hoş gelen diğer seslere ve diğer ifadelere pek benzemiyor" diyerek, basit bir mukayese ile Kur'an’ın diğer kelamlardan ve seslerden üstün olduğunu hisseder. Yani Kur'an’ın diğer seslerden ve kelamlardan farklı olduğunu kulağı ile anlar. Yoksa derin ve ince bir mâna mukayesesi yaparak değil. Dolayısı ile Allah biz kulaklı tabakadan, gözlüye gözlüden âlim ve münevver tabakasına terakki etmeyi nasip eylesin. Amin. (Mektubat ve https://sorularlarisale.com/ adresinden faydalanılmıştır.)