Cüneyt Arkın anlatıyor:
Tarabya Oteli’nde çalışıyoruz. Ara verildi. Dışarı çıktım. Deniz kıyısında bir çocuğun ayakkabı boyadığını gördüm. Yaklaştım. Ayağımı boya kutusuna koydum. Serçenin zarif uçuşu gibi, minik eller ayakkabımın üzerinde uçuşmaya başladı. Ustalıklı bir hüner sergiliyordu. Bir ara başını kaldırdı. Hayretle beni tanıdı. Çocuk gözlerine sıcak bir ifade geldi. Boya işi bitti, parayı uzattım. Bir garip mahzun baktı.
“Al” dedim. “Almam” dedi.
Küçük bir çocuktu ama yaşadığı hayat onuyaşlandırmıştı. Minik yüzünde derin çizgiler vardı.”Al hadi” dedim. Kederli kederli bakıyordu.
“Almazsan çok üzülürüm” dedim.
O sırada, başka bir çocuk belirdi. Yüzü kir içindeydi. Ceketi yamalıydı.
“Almaz o” dedi. “Yıkılmayan Adam’ı seyrettikten sonra şarapçılığı, arakçılığı bıraktı. Yıkılmayan adam oldu.”
Şaşırdım.
Yıkılmayan Adam başını boya sandığından kaldırıp, fısıldadı: “Ben boyun eğmem, diz çökmem, yalvarmam. Zalimi ezer, yoksulu korurum. Senden asla para almam. Ben Yıkılmayan adam’ın.”
İçim yüreğim yanmaya başladı. Öylesine büyük acı çekiyordum… Maddi, manevi alev alev yanıyordum. Dayanamadım. Kendimi denize attım. Ertsi gün gazeteler manşet atmışlardı.
“Cüneyt Arkın alkol duvarını aştı. Kendini denize attı.”
Bastır Basta
Cüneyt Arkın anlatıyor:
Roma’da film çekiyoruz. Kavga sahnesi, herifi devirdim. Gırtlağına ayağımla bastırdım. Ben bastırdıkça adam “Bastır” diye bağırıyor.
“Sanatçı dediğin böyle olur” dedim daha da bastırdım.
“Bastır” dedikçe bastırdım.
Telaşla gelip adamı elimden aldılar.
Oksijen verdilere. Sonra ambulansla hastaneye kaldırdılar.
Meğer adam “Bastır” demiyormuş. İtalyanca “Basta” diye feryat ediyormuş.
İtalyanca “Yeter” demekmiş.
Basta’yı ben bastır anladıkça bastırmışım.
Suç benim mi? (BENİM KAHRAMANIM TÜRK HALKIDIR. Cüneyt Arkın, Kırmızı Kedi Yayınevi. 3. Basım, Mayıs 2022, İstanbul.)