Fizyoterapist Çulcuoğlu, “10 Mayıs Dünya İnme Önleme Günü” nedeniyle yaptığı açıklamada, “İnme, beyin damarlarında tıkanıklık ya da kanama sonucu, beynin bir bölgesinin kanlanmasındaki bozulmaya bağlı olarak beyin dokusunda oluşan hasarlanmadır” dedi. Çulcuoğlu, yüksek tansiyon, diyabet (şeker hastalığı), sigara ve aşırı alkol kullanımı, fiziksel hareket eksikliği, kalp ritim bozuklukları ve kalp kapak hastalıklarının inmenin bilinen önemli risk faktörlerinden olduğuna vurgu yaptı.
İnme sonrası klinik tablolar
İnme sonrası beyinde oluşan hasarın yerine, şiddetine ve büyüklüğüne göre vücudun sağ ya da sol yarısında kol ve bacaklarda güçsüzlük, duyusal kayıplar, yürüme ve denge bozuklukları, yutma ve konuşma bozuklukları, hafıza kayıpları ve bilişsel fonksiyon kayıplarından komaya kadar gidebilen çeşitli klinik tablolarla karşılaşılabileceğini belirten Çulcuoğlu, şunları kaydetti:
"Oluşan hasar sonrası ‘Nöroplastisite’ (beynin uyum sağlama yeteneği) denilen mekanizma sayesinde beyinde yeniden bir yapılanma oluşmakta ve beyin kendini yenileyebilmektedir. Bu nedenle geçirilen inme sonrası ilk altı ay hem yeniden yapılanma hem de iyileşme için çok önemlidir.”
Hastalığın tedavisi
İnme sonrası beyin dokusunda oluşabilecek kalıcı hasarın önüne geçilebilmesi için inmenin tipi ve hastanın klinik durumu göz önünde bulundurularak en erken dönemde tedaviye başlanması gerektiğine dikkat çeken Çulcuoğlu, şu bilgilere yer verdi:
“İnme tedavisinde en etkili yöntem fizik tedavi ve rehabilitasyondur. Fizik tedavi ve rehabilitasyon programlarının temel amacı oluşabilecek deformiteleri engellemek ve kişinin fonksiyonel bağımsızlığını yeniden kazandırarak yaşam kalitesini artırmaktır.”
Çulcuoğlu kişiye özgü hazırlanan inme rehabilitasyon programlarında uygulanan yöntemler konusunda ise şu bilgileri aktardı:
“Kuvvet kaybı gözlemlenen kaslara yönelik kuvvetlendirme egzersizleri ve elektroterapi yöntemleri, eklem hareket açıklığı egzersizleri, germe egzersizleri, duyu eğitimi, denge ve koordinasyon eğitimleri, yürüyüş eğitimleri, Bobath tekniği (Çeşitli uyaranlarla anormal hareket oluşumunu engelleyerek kişiye normal hareket hissini yeniden kazandırmayı amaçlayan bir yöntem) başta olmak üzere çeşitli nörofizyolojik yaklaşımlar, ayna tedavileri, zorunlu kullanım tedavileri ve ortezleme (Oluşabilecek deformiteleri önlemek, hareketin eksik kaldığı noktada harekete destek olmak ya da hareketin oluşamadığı noktada ise hareketi ortaya çıkarmak amacıyla yardımcı cihaz kullanımı) şeklindedir.”
Çulcuoğlu, fonksiyonel bağımsızlığı artırmak, yaşam kalitesini korumak ve detaylı bilgi almak için SANKO Üniversitesi Hastanesi’ne başvurulabileceğini sözlerine ekledi.