BÖYLE SAÇA BÖYLE TARAK, BÖYLE ALTYAPIYA BÖYLE DE ÜSTYAPI!

BÖYLE SAÇA BÖYLE TARAK, BÖYLE ALTYAPIYA BÖYLE DE ÜSTYAPI!

Şu bir gerçek ki; Altyapı yetersizliği Türk futbolunun en büyük sorunu. Ülkemizde spor denilince akla gelen ilk branştır futbol.7 den 70'e herkesin takip ettiği, iş yerlerinde, kahvehanelerde, okullarda, kısacası neredeyse her yerde en çok konuşulan konudur futbol..
Türk futbolu bugün Avrupa'nın önde gelen futbol ülkelerinden biri. Bunun da etkisiyle birçok coşkulu taraftar, Türk futbolunu güzelleştiren gençler, çocuklar bu spora gönülden bağlı..
Türk sporunun kanayan yarası olan alt yapı sorunu, futbolun belki de en önemli sorunlarından biri olarak karşımıza çıkıyor. Konuyla ilgili görüştüğümüz antrenör ve oyuncular da bu müzmin sorunun altını çiziyor ve ekliyor: "Türk futbolunun kuşkusuz en büyük sorunu: Alt yapı."
Ülke futbolunun geleceği doğal olarak gençlere bağlı. Bugün ne yazık ki futbolun yakından takip edildiği, sevildiği önemli futbol ülkelerinden olan Türkiye'de, altyapı çalışmaları futbola olan yakın ilgiye rağmen yeterli seviyede değil.
Ülkemizden, dünya futboluna kazandırılan sporcu sayısı bir elin parmağı kadar. Bunun da en büyük sebebi olarak alt yapıya yeteri kadar önem verilmemesi ve genç oyunculara gerektiği kadar şans tanınmaması olarak gösteriliyor.
Spor medyasında ve kamuoyunda sık sık gündeme gelen bu konu, mevcut yabancı kuralıyla da bu dönemde tekrar yoğun olarak tartışılmaya başlandı.
Bugünlerde gündem Türk futbolundaki düşüş ve Süper Ligin tartışılan kalitesi. Milli takım oyuncularının yurt dışında ki takımlardan gelmesi, Gazetelerde, internet sitelerinde, TV kanallarında, berber dükkanlarında, kulüplerde, tribünlerde, misafirlikte kısaca her yerde bu konu tartışılıyor.
Soru şu.
Bize neler oluyor? Türk futbol takımları neden alt yapılardan oyuncu çıkartamıyor, neden genç yetenekli oyunculara gerekli önem vermiyor, alt yapıların başına gerçekten eğitimli, bilgili, yetenek avcısı hocalar iş başına getirilmiyor?
2000' li yılların ortasından itibaren başlayan düşüş neden hızlanarak devam ediyor?
Herkes birilerini suçluyor. Türkiye Futbol Federasyonu suçlanıyor. Spora el atan siyasetçiler suçlanıyor. Milli Takım Hocaları suçlanıyor. Futbolcular suçlanıyor.
Suçlanmayan ya da en az suçlanan ise ne hikmetse kulüp başkanları!
Kimse bu kulüpler neden bu kadar kötü yönetiliyor diye sormuyor. Kimse kendi camiasının başkanına, yöneticisine toz kondurmuyor.
Oysa futbolumuzdaki bu büyük düşüşte bence en büyük sorumlu kulüp yönetimleri. Neden mi?
Futbol dışında her şeyle uğraştılar da ondan. Futbol haricinde her konuya girdiler. Endüstriyel futbol dediler, futbolun canına okudular. Bunu yaparken de arkalarına kör fanatikleri aldılar. Birbirlerine saldırdılar, düşmanlık ektiler, ektiklerini biçtiler. Futbolu spor değil, bir iş olarak gördüler. Onlara göre kulüpler babalarının çiftliği idi. Koltuğa oturdular kalkmasını bilmediler. Hesap vermeden bakkal dükkânı gibi yönettiler. İşte Gaziantepspor örneği, 230 milyon Tl borçla Kızıl kardeşler sırra kadem bastılar. Kocaeli, Karabük ve Manisaspor örnekleri. Çoğaltabiliriz, herkesin gözü önünde soyulan, hesapsızca yönetilen kulüpler.
Sonra ne oldu?
Futbol bitti. Futbol yani spor olarak futbol, iş, çıkar, nüfuz, siyaset, güç, para olan futbolun arkasında kaldı. Sürekli uzaklaştı. En son gözden kayboldu.
Bu ülkede, futbol gelişsin diye yabancı sınırlaması getirdiler. Bir karar aldılar. Her karar gibi düşünülmeden, ölçülmeden, biçilmeden alındı. Sonra bir gecede ansızın yabancı kuralını kaldırdılar. Şimdilerde yine yabancı kısıtlaması tartışılıyor.
Sorun başka yerdeydi göremediler.
Sorun bu ülkede futbolun kötü yönetilmesi idi aslında. Buna bağlı olarak futbolcu yetişmemesi idi.
Türkiye' de daha yeni yeni üç büyükler ve bir iki Anadolu kulübü hariç diğerleri altyapıya gerekli önemi vermiyor. Son 15 senede altyapıdan üç büyüklerde doğrudan ilk 11' de oynamış, oynayan kaç futbolcu var?
Forma şansı vermeliyiz
Ağaç yaş iken eğilir... Ne güzel söylemiş atalarımız. Nedir bunun anlamı; "İnsanın eğitimi küçük yaşlarda mümkündür. Çocuklar küçük yaşta kolayca eğitilirler'' Bu atasözünü spora da yansıtmak gerekir. Genç ve başarılı sporcuları hem ahlaki hem de sportif açıdan yetiştirerek önce yurt içi sonra yurt dışına göndererek ülkemizi başarıyla temsil etmelerini sağlamak olmalıdır amacımız. Evet söylemesi bu kadar basit ama neden olmuyor? Esas problem bu... 18 yaşına kadar başarılı olan gençlerimizi bir üst seviyeye çıkartmakta zorlanıyoruz. Teknik direktörler maalesef genç yetenekler yerine günlük başarılar için yabancı futbolcuları tercih edip gençleri kulübede adeta buharlaştırmakta. Altyapıdan çıkan bu çocuklar 1-2 maç oynadıktan sonra genellikle Anadolu kulüplerine transfer olur ve futbol hayatlarını orada sürdürürler. Bir dönem imrenilerek bakılan Galatasaray altyapısı da modaya uymuş olacak ki onlar da artık altyapıya istenilen önemi veremiyor ve sağa sola bedelsiz oyuncu göndererek gençlerin değer kaybetmesinin önünü açıyor. Esas olarak amaçlanması gereken gençlerimize daha fazla rekabet şansı verilmesi ve üst düzeye çıkarılarak burada kalıcı hale getirilmesidir. Çünkü kendi yaş gruplarında rakiplerinden üstün olmalarına rağmen, profesyonel seviyede çok fazla forma şansı bulamamaları o oyuncuların körelmesine sebep olmaktadır.
Rant kavgası
Türk futbolunda altyapı eksikliğinin yanına bir de rant kavgasını koyduğumuzda iş çığırından çıkıyor... İki sorun da birbirinden ayrı düşünülemeyecek kadar iç içe geçmiş durumda. Kulüp yönetimleri kendi reklamlarını yapabilmek, ünlü olma çabası içinde oldukça ve misyonlarında bunları ilk sıraya koydukça kalıcı planlar ve yapılandırma beklemek hayal ürünü olur. Reklam yapmak, ünlü olmanın en kısa yolu takımları bir an önce şampiyon yapma telaşı. Bu telaş olduğundan dolayı genç futbolculara yatırım değil de yaşı geçmiş, eskiden yıldız olarak adlandırılabilecek futbolculara milyon dolarlar döküp Türkiye'ye getiriyoruz. Hal böyle olunca da Türkiye, futbolda Arabistan, Katar'a gitmeden önceki son durak oluyor... Geçici başarılarla övünmekten öteye geçemediğimiz bu hengame içinden bir an evvel çıkmak gerekiyor.
Utanç verici
Milyon dolarların döndüğü, sosyal medyada, gazetelerde, televizyonlarda günlerce aylarca tartışmaların yapıldığı, ailelerin çocuklarını futbolcu yapmak için çırpındığı bir branşta altyapı sorunundan bahsetmek gerçekten utanç verici. Para bir türlü bulunuyor, tesisler son zamanlarda arttı, kamuoyu desteği var ama bu olguları bir araya getirip projeleştirecek, omurgalaştıracak bir ekip maalesef yok. Problemin temeli burada yatmakta. Büyük düşünmek bu oyunun en önemli kurallarından birisi.
Bugün Ajax kulüp bütçesinin %10' unu, Barcelona %5' ini her yıl altyapıya harcıyor. Kalbur üstü pek çok Avrupa kulübünde bu oran %5 ile %10 arasında. Güney Amerika' da bile altyapıya ayrılan bütçeler %3' ün altında değil. Avrupa' nın dev kulüpleri yıllık 10- 15 Milyon Euro' yu altyapıya harcıyorlar.
Türkiye' de bu oran ne biliyor musunuz?
Fenerbahçe ve Galatasaray için %0,86 ile %1,15 arasında değişiyor!
Altyapı böyleyken, transfere baktığımızda ilginç bir tablo ile karşılaşıyoruz. Milyon Euroların havada acımasızca uçuştuğunu görüyoruz.
Şimdi futboldaki kirlenmeyi, 3 Temmuzu, hakemleri, şikeyi, Federasyonu, yorumcuları bırakın! Bu tabloyu açıklayın.
Altyapı kimin elinde? Altyapıları kim yönetiyor? Altyapının başında olan antrenörlerin gerçekte altyapı eğitmenliği var mı? Yoksa kulüp başkanı ile ahbap çavuş iliişkisnden kaynaklanıyor. Yaşı 30'u 35;i geçmiş kilometresi dolmuş onlarca futbolcuya bu paraları kim veriyor? Katar' dan bile transfer teklifi alamayan yabancıları kim taraftarlarına yıldız diye yutturuyor? Kim yerli futbolcularına, Avrupa' nın üst düzey yıldızları düzeyinde yıllık ücret veriyor?
Şunu unutmayın; Altyapı olmadan, üst yapı olmaz.
Mesele futbol ise, en büyük sorun altyapıların yetersizliği. Altyapı bütçelerinin yetersizliği. Altyapıların kötü yönetimi. Altyapının ciddiye alınmaması. Yetersiz alt yapı bilisi ve uzmanlığı olmayan antrenörlerinahbap çavuş ilişkisiile iş başına getirilmeleri...
Altyapıya iyi hoca getirmekle, yaz okulları açmakla, eski futbolculara iş kapısı açmak için onları yetenek avına çıkartmakla altyapı kurmuş olmuyorsunuz. Altyapı yönetimi başka bir konu. Altyapı bir uzmanlık gerektiriyor.
Türkiye' de bu işi iyi yapan tek bir kulüp yok. Belki biraz Gençlerbirliği, Trabzon, Bursaspor vardı. O da çok yetersizdi.
Endüstriyel futbolun devleri ile mücadele için ya paranız olacak (Barcelona, Real Madrid, Bayern Münih gibi) ya da çok güçlü altyapılarınız olacak. Bu altyapılardan dünya çapında gençler çıkartacak ve A Takımlarda sürekli oynatacaksınız. Hatta sadece bu gençlerin gelişimi için özel ligler kuracaksınız.
Bu konuda Ajax' ı biraz örnek almak lazım. Kendi bütçesinin %10' unu altyapıya ayıran, kendi yağı ile kavrulabilen, her sene bir sürü yıldızı piyasaya süren bir kulüp. İstikrarlı bir kulüp. Hollanda futbolunu da bu şekilde beslemiş oluyorlar.
Sorun yabancı sayısı, kalitesi falan değil. Sorun altyapı eksikliği. Şunu artık bir görün.
Türk futbolu "en çok" altyapı eksikliği nedeni ile düşüşte.
Tüm kulüp yöneticileri şapkalarını önlerine alıp düşünsünler. Bu düşüşte acaba kendilerinin payı nedir? Neden kısa vadeli başarıları, uzun vadeli yatırımlara tercih ediyorlar?
Bu sezonun adı Cemil Usta sezonu.
Rahmetli Trabzonlu Cemil Usta'nın adını taşıyan ama karakter felsefesinden çok uzak bir futbol iklimimiz var.
Biraz düşünün. Bu tablo gerçekten kimin eseri?

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Spor Haberleri