DÜŞÜNÜYORUM DA, BİZ BÜYÜYEREK ÇOCUKLUK ETMİŞİZ..

DÜŞÜNÜYORUM DA, BİZ BÜYÜYEREK ÇOCUKLUK ETMİŞİZ..

Hayatımızın sonbaharını yaşadığımız şu günlerde, her şeyeinat sanki dünya da bu mevsimi yaşıyormuş izlenimine kapılıyorinsan.... Zaman zaman akıyor insanın hayatı gözlerimizin önünden...

Neydi çocukluğumuz, uğur böceklerinin, gerçekten uğur getireceğine inanmaktı. Çocukluk hiç bitmeyen heyecana kapılmaktı, sebepsiz yere duyduğumuz bir hoşluk duygusuydu, çocukken herkes kendini kocaman sanır, çünkü kollarımızı açtığımız da dünyayı kucakladığımızı, ellerimizi havaya kaldırdığımız da gökyüzüne ellerimizle dokunacağımızı düşünürdük... Geceleri yıldızları topladığımızı düşünürdük.

Sağlam dostlara sahip olmaktır çocukluk, çünkü sağlam dostluklara sahip olmak, insanın yaşamında başına gelmiş en güzel şeydir. Aynen kuruş kuruş biriktirilmiş servet gibidir, en güzel dostlukların kökeni çocukluğunuzu dayanır. Dostlukların en değerlisi çocukluğumuzda kazandıklarımızdır.

İnsanın, ne olacağı ya da ne olmayacağı az buçuk çocuklukta belli olur. Benim de bir çok insan gibi, ilk arkadaşlarım, ilk dostlarımın bir çoğu ile yollarımız ayrı kentlere düşerek ayrıldı. Büyümüştük, çoluk çocuğa karışmıştık ama birbirimizi hiç unutmamıştık. O ilk gülüşler, ilk sarılışlar o kadar içten ve o kadar güzel olurdu ki... Yüreğimiz kıpır kıpır sımsıcakduygularla sevinç içinde kalışımız çok güzel oluyordu... Eminin bu güzel duyguyu yaşayan yalnız ben değilimdir.

Peki neden çocuklukta başlayan dostluklar daha değerli oluyor? Bunu sorgularım bazı bazı...Geçmişe duyulan özlem, o günlere geri dönme isteği değil, o anları tekrar yaşasan bile aynı hissedemeyeceğini bilmenin hüznü idi aslında... Böyle de bir gerçek var.Çocukluk başlı başına bir yurt gibidir. Büyüdükçe sıla özlemimiz artar, hayat giderek gurbetleşir. Sanki ne yaşarsak yaşayalım hep gurbetteyizdir. Büyümek, gurbete çıkmaktır. Memleketinehasret gibidir, çocukluğuna hasretlik.

Yaşam, yıllar geçtikçe, ister siz isteyin, ister istemeyin, size maske takmak zorunda kalıyor. Sosyal ortamda, iş yaşamında, size bir rol biçiliyor. Ve o role uygun maskeyi takmak zorunda kalıyorsunuz. Toplum size yakıştığını inandığı bir maskeyi takmanız için baskı oluşturuyor. Ve siz o maskeyle yaşamak ve toplumda kabul görmek zorunda kalıyorsunuz...

Maskeyle yaşayıp, maskeli dostluklar ve arkadaşlıklarla içiniz huzursuz, mutsuz yaşayıp gideceksiniz... İçinizde güvensizlikle ve huzursuzlukla ilgili kuruntularla yol alarak yaşamınıza devam ediyorsunuz. Özde çok zor ikiyüzlü yaşam, sözde ise kolay oluyor. Bu arada şansınız varsa karşınıza,toplum maskelerine inat maskesiz insanlar da çıkar. Hemen de içimizi tuz ruhu gibi çökertmeyelim...

Dost var ama dost değil, arkadaş var ama arkadaş değil, sanki hiç gerçek değil gibi... Hiç biri çocukluğundaki tadı ve sevgiyi vermiyor. Toplumsal hayatın size mıhladığı o demirden maskeler çocukluğunuzla karşılaştığınız da eriyip gider. Siz de gerçek kimliğinize çocukluğunuza dönüverirsiniz.

Benim de çocukluğum salgınla karşılaştı... Çok sevdiklerim salgına düştü. Salgın beni can evimden vurdu. Uykularım kaçtı, hep seslerini duymak iyi olduklarını bilmek istedim... Dualar ettim, sağlıklarına kavuşmaları için. Salgına isyan ettim, uzakta olsalar bile ne kadar değerli olduklarını anladım...

Çünkü onlar benim çocukluğumdu... İçten sıcacık gülüşlerimdi. Attığım şen kahkahalarımdı... Çocukluğumdu onlar...

Düşünüyorum da, biz büyüyerek çocukluk etmişiz. - Turgut Uyar

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Gündem Haberleri