Gaziantep'i boylu boyunca dolaşan derede oluşan yosunlar ve biriken çöpler kavurucu sıcaklarla birlikte ciddi bir kötü koku yaymaya başladı. Yaz aylarında derenin yakınına yaklaşmanın mümkün olmadığını belirten vatandaşlar, “ Yaz geldi, yine Alleben çilemiz başladı. Duyarsız vatandaşlar, ellerine geleni dereye atıyor. Görevli ekipler de temizlik konusunda yeterli çalışma yapmıyorlar. Özellikle dereye yakın bölgede oturanlar için Alleben deresi ciddi sıkıntı. Hem koku, hem de derede üreyen haşerat nedeniyle ciddi sıkıntı yaşıyoruz.” şeklinde konuştular.
Vatandaşların eline geçirdiği her şeyi attığı dere yatağında, biriken çöpler, derenin alt bölgelerinde sıkıntı yaratıyor. Atılan çöplerin derenin suyu ile alt bölgelere taşındığını belirten vatandaşlar, "Şehir merkezinde derenin aşağısında giderek daha fazla çöplük oluşuyor. Bu çöplerin temizlenmesi için yetkililerin harekete geçeceğini ummakla birlikte, vatandaşların tedbir almasını temenni ediyoruz. Daha duyarlı olun.” görüşünü dile getirdi.
Bu görüntülünün şehre yakışmadığını dile getiren Barış Tekeci, “Gastronomi şehri olarak ve metropol şehir olma Yolunda ilerlediğimiz bu güzel şehrimize bu denli koku ve pislik yakışmıyor. Bu konu hakkında da belediye başkanlarının ortak bir toplantı yapılıp çözüm üretilmesi lazım.
Yetkililerin bu duruma acil el atması gerektiğini söyleyen vatandaş, Bu gölet her yıl yaz ayında pislik içinde. Belediye ne kadar temizlese de yine kirletiyorlar attıkları çöpler kötü kokuya sebep oluyor. parkın yanından geçmek bile istemiyoruz. Şehrin güzel parklarından birisi hem yürüyüş için hem bisiklet sürmek için güzel bir park ama bu nehrin buradan geçmesi insanları parktan uzaklaştırıyor. Bazen çocuklar hava sıcak olduğu için bu pis suyun içine girip serinlemeye çalışıyorlar. Çocuklar içinde ayrı tehlikeli. Yetkililerin buranın önlemini alaları gerekiyor.
Vatandaşlar, yetkililerden derenin temizliği konusunda daha etkili bir çalışma yapılmasını beklediklerini dile getirdiler.
Alleben Deresinin Tarihçesi
“… Gaziantep’le biraz ilgisi olup da bu adı duyup öğrenmemiş kimse hemen hemen yok gibidir. Çok vakit Antep denince Alleben hatırlanır. Bu durum dere boyunun eski, güzel bir şehre eğlence yeri olması kadar, kelimenin ağızdan çıkışındaki özellikten de ileri gelmektedir.
Deremiz neden bu ismi aldı? Önce adlanışının hikâyesini söyleyelim:
İkinci Halife Hazreti Ömer’in orduları Suriye’yi baştanbaşa ele geçirdikten sonra öncü komutanı Ganemoğlu İyaz’ın çölleri aşan birlikleri dağlık bölgeye girmiş, bir gün önlerine iki yanı bağlar bahçelerle kapılı şirin bir dere çıkmıştı. İnci gibi kumlar arasından çağıldayan sular, ağaç dallarından sızan güneş ışıklarıyla yer yer parıldıyor, ak pak kayalardan atladıkça kaynayan süt köpüğü gibi kabarıyordu. Derenin iki yanında büyüklü küçüklü pınarlar kaynıyordu. Bu pınarlardan, yanları diz boyu otlar, yoğurt çiçeği, gelincik ve kır menekşesi ile çevrili birinin başında durdular. Önce dere ve pınarın akışına hayran hayran baktılar. Sonra avuçlarıyla kana kana içtiler.
Pınarın başına sıralananlardan genç bir subay yüksekçe bir yere oturmuş kendini önündeki doğal güzelliklerin çekimine bırakmıştı. Kimbilir belki geride bıraktığı yavuklusunu, annesini, babasını düşünüyor, belki de mehtaplı çöl gecelerinin ruhuna dolan enginliği ile önündeki büyüleyici manzarayı karşılaştırıyordu. Bir aralık yerinden kalktı; avuçlarıyla tekrar su içti. Derenin ak köpüklerine bir daha baktı. Yanındakilere dönerek konuştu:
-Aynülleben! Aynülleben!
Oradakiler, arkadaşlarının buluşunu beğenmişlerdi. Bir ağızdan tekrarladılar:
-Aynülleben! Aynülleben!
Arap savaşçıları derin köpüklerine, pınarın suyundaki tada bakarak süte benzemiş, süt pınarı adını koymuşlardı.
Bu olayın üzerinden yüzyıllar geçti. Hazreti Muhammed’in kurduğu cumhuriyet, Muaviye tarafından krallığa çevrildi. İslam Arap devleti büyüdükçe büyüdü. Koca bir imparatorluk oldu. Türk elinin bir bölümü de imparatorluğun sınırları içine girmişti. Bu girişte Türklerin unutamadıkları acı olaylar sıralanmıştı. Ama çok geçmeden Türk kargı ve mızraklarının başbuğ olarak arkasından gittikleri Horasanlı Ebumüslüm’ün teberi soydaşlarının intikamını aldı. İslam saltanatını Emevilerden Abbasoğullarına geçirdi. Üstelik Halife Harun Reşit bir Türk kızı ile evlenerek tahtına bir varis de bırakmıştı.
Bir gün eniştelerine Bizans sınıralrında görev verdi. Arap kalesine üstlenen Türk akıncıları silah arkadaşları Arapların Aynülleben dedikleri derenin adını, milli şivelerine uydurup Alleben olrak söylediler.
Alleben’i bugünkü hâliyle görenler haklı olarak büyük şöhretinin yetersizliğine hükmederler. Gerçekten kuraklık yüzünden pınarlarının kuruması, iki yanındaki tarlaları yeşerten Batal suyunun şehre alınması, sıralanan kır gazinolarının birer vesileyle ortadan kalkması, Alleben’in değerini azalttı.
Geçmişin Alleben kıyıları keyif ehlinin toplantı yeridir, âşıkların hülya durağı, şairlerin ilham kaynağı idi.
Beş yüz yıl önce Antep pınarlarından bir bölümünü anlatan İbrahim Bali, Alleben için şöyle der:
‘Üşol dördün biri Aynülleben’dir.
…nın şürbü şifayı canı tendir.’
Fırat’ın doğu kıyısında yurt özlemiyle tutuşan Hasırcıoğlu Antep’i Alleben’i anarak düşünüyor:
‘Hele Aynülleben abı lâtif
Abı ammaki havadan da hafif’
Bir bahar günü dere boyuna gezmeye giden Hasip Dürrü Hoca gördüğü manzarayı bakın ne içten tasvir ediyor:
‘Vasfını söylesem Aynülleben’in
Ağzının suyu akar dinleyenin
Kahve hazır bulunur çay kaynar
Desti sakide kadehler oynar
Her erik ile hıyar suda yüzer
Baklava tepsisi başlarda gezer
Cilve ettikçe benatı tersa
Görenin aklını eder yağma’
Alleben şehrin en yakın mesire yeridir. Havayı biraz uygun bulanlar mevsim düşünmeden seccadesini sepetini köfte leğenini kaptılar mı soluğu derenin kenarında alırlar. Alleben’de köfte de yoğrulur. Kazan da kaynar. Künefe de pişirilir, kebab da çevrilir; fakat taşralıların söyledikleri gibi cağırtlak kebabı yapılmakla meşhur bir yer değildir.
Yeni Türk alfabesi çıkmazdan önce İstanbul Türkçesi ile aramızdaki şive farkı kelimelerdeki ayın harfinin çatlatılmasıyle daha açık bir durum gösterirdi. Güneyimizdeki Araplarla yıllarca süren münasebetlerimiz, medreselerin bunu bütünleyen etkileri, Gaziantep’in Türklüğüne dokunamamış ama ağzımızı ve hançeremizi Arap şivesine doğru eğmişti. İşte adımız gibi çok kullandığımız “aağm” Alleben sözcüğünde de ayını çatlatıyorduk. Bu şive farkına takılmak isteyenler kutsal bir savaşın bayrağı olan adımıza saygı gösterdiler. Fakat Alleben kelimesinin yanına içinde ayın çatlatılan cağırtlak kelimesini de alıp aslı faslı olmayan ‘Alleben’de cağırtlak kebabı yeme’ hikâyesini uydurdular. Deremiz üstüne köprüler kurularak kıyılarına parklar, kır gazinoları yapılarak çok güzel bir gezi yeri olmak şansına sahiptir. Bu hülya gerçekleştiği gün taşralı dostları Alleben’de cağırtlak kebabı şölenine çağırıyorum.”