Overlokçu, sebzeci, hurdacı, kağıtçı, mısırcı... ne ararsanız geliyor. Biri gidiyor öbürü geliyor. Sabahın köründe başlıyorlar, akşamın geç saatlerine kadarçoğu bozuk, parazitli ve sesi sonuna kadar açılmış mikrofonlarıyla halkın sinirlerini bozuyorlar.
Overlokçu ayağımıza kadar gelirken bağırıyor "Overlokçu ayağınıza geldi". Ayşe teyze camdan bağırıyor "Evladım kıs şunun sesini çocuk uyuyor"...
Ahmet bey çilek satan megafonluya bağırıyor "Ulan sabaha kadar çalıştık bi uyutmadınız be, kısın kardeşim sesini. Herkes duyuyor zaten, sağır yok burada"
"Hurdaci geğelldi hurdacieeeyyy!" anonsundan sonra evdeki bütün eşyaları sayana ne demeli? "Eski televizyonlarınız, eski halılarınız, eski buzdolaplarınız, eski fırınlarınız, eski bulaşık makinalarınız, eski çamaşır makinalarınız, eski kazanlarınız alınır" anonsuyla dalga geçen çoçuklar: "Tencereleri unuttu hurdaciiii"
Hurda kağıt alan bir başka alem "Eski defterleriniz, kitaplarınız, gazeteleriniz, ansiklopedileriniz, okul kitaplarınız, ambalaj kağıtlarınız, karton kutularınız kiloyla alınır eyyy!" hurda kağıt alınır dese anlamayacağız sanki.
Balkondan yine bir mahalleli bağırır. "Hastamız var evladım. Buradan geçerken çok bağırma" dinleyen kim?
Dinleyen kim'i geçtik. Denetleyen kim? İzin veren kim? İzin yoksa yaptırım uygulayacak olanlar kim? Ve neredeler? 10 dakikada bir satıcının geçtiği, trafik gürültüsüne megafon cızırtılarının eklendiği Gaziantep'te bütün bunlar HALK SAĞLIĞI ile direk ilgili konular değil mi?
Bu işe dur diyecek bir yetkili ve ilgili yok mu? Bunu biz değil her mahalleden binlerce vatandaş soruyor!